Hemosit nedir, Hemosit ne demek

Hemosit; Biyoloji, Veteriner alanlarında kullanılan bir sözcüktür.

Biyoloji'deki anlamı:

Granülosit, plasmosit gibi çeşitli tipleri olan, böceklerin ve diğer omurgasızların kan hücrelerinin genel adı.

Veterinerlikte sözlük anlamı:

Kan hücresi.

Granülosit, plasmosit gibi çeşitli tipleri olan, böceklerin ve diğer omurgasızların kan hücrelerinin genel adı.

Teknik terim anlamı:

Herhangi bir kan hücresi.

Hemosit anlamı, tanımı

Hemo : Kana işaret eden ön ek, hemosiyanin, hemoglobin gibi

Hemositoblast : Miyeloyit ana hücresi. Kemik iliğinde bulunan ve her tip beyaz kan hücresi (monosit, granülosit, lenfosit) ile megakaryosit ve eritrositleri veren çok yönlü hücre. Hematositoblast. , : Kan yapan dokularda bulunan ve kan gözelerini verecek olan ilkel bir göze tipi.

Hemositometre : Kan hücreleri ve spermatozoonların sayımında kullanılan, üzerinde özel bölmelerin bulunduğu sayım kamarası ve iki adet sulandırma pipeti içeren alet.

Hemositometri : Kan hücresi sayımı.

Hemositopoez : Kan yapımı.

Omurgasızlar : Omurgasız, çok hücreli hayvanlar âlemi (Protostomia).

Kan hücresi : Kan sıvısı içinde dolaşan şekilli elemanlar; omurgalılarda alyuvarlar ve akyuvarlar ile omurgasızlarda hemosit denilen hücreler. Kan yuvarı. Kan sıvısı içinde bulunan alyuvar ve akyuvarlar ile kan pulcukları denilen hücreler. Alyuvar, akyuvar veya kan pulcukları gibi kanın biçimli elemanlarından biri, hematosit, hemosit, kan yuvarı.

 

Granülosit : Sitoplazmalarında yaygın granüller bulunan nötrofil, eozinofil ve bazofil lökositler.

Omurgasız : Omurgası bulunmayan. Düşüncelerini çıkarları doğrultusunda değiştirebilen, ilkesiz.

Genel ad : Yeni bulunan her ilaç maddesine Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından verilen ad, jenerik ad.

Böcekler : Vücutları baş, göğüs ve karın olarak üç bölgeye ayrılan, duyargaları birer, kanatları ikişer, ayaklarıyla ağız parçaları üçer çift olan eklem bacaklılar sınıfı, haşerat.

Çeşitli : Çeşidi çok olan, türlü, mütenevvi.

Omurga : Sırt boyunca uzanarak vücuda destek sağlayan, kemikten, kıkırdaktan veya her ikisinden oluşan, içinde omuriliği barındıran kemik yapı. Gemi kaburgasının aşağı taraftan bağlı bulunduğu boy ekseni doğrultusunda boydan boya geçen ana yapı ögesi. Bir şeyin varlığı ile ilgili en önemli bölümü, temel, belkemiği, esas.

Granül : Bir maddenin en küçük tanesi. Sitoplazmada bulunan küçük tanecikler.

Diğer : Başka, özge, öteki, öbür.

Böcek : Eklem bacaklıların, altı bacaklı, çoğu kanatlı ve vücutları baş, göğüs, karın olarak eklemlerden oluşmuş hayvan sınıfı, haşere. Istakoza benzer, uzunluğu 30-40 santimetre kadar olan, sarı renkli, kısa kıskaçlı, yenilen bir deniz hayvanı. Kelebek, kurt ve tırtılın dışında kalan küçük hayvancıklar.

Genel : Bir şeye veya bir kimseye özgü olmayıp onun bütün benzerlerini içine alan, umumi. Bir genelleme sonucunda elde edilen. Herkesin yararlanabileceği (yer, nesne). Yetkisi ve sorumluluğu çok olan. Ayrıntıları göz önüne alınmayarak bütünü bakımından ele alınan.

 

Çeşit : Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nev. Türlü. Canlıların bölümlenmesinde, bireylerden oluşan, türden daha küçük birlik.

Hücre : İnce bir zar içindeki protoplazma ve çekirdekten oluşmuş, bir organizmanın yapı ve görev bakımlarından en küçük birimi, göze. Tutukluların veya hükümlülerin yalnız olarak kapatıldıkları küçük oda. Küçük oda. Siyasi bir inançla gizli olarak çalışan bir örgütün genellikle aynı yerde çalışanlarının oluşturduğu topluluk.

Böce : Böcü. Börülce. Bit. [Bakınız: böcü]. Sırtlan. [Bakınız: böcük]. [Bakınız: böbö]. Kurt. Böcek, akrep, çıyan, örümcek v.s. Fasulye. Bu gece. Böcek.

Diğer dillerde Hemosit anlamı nedir?

İngilizce'de Hemosit ne demek ? : haemocyte, hemocyte