İdim nedir, İdim ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Yapım: Bir idimlik unum var şunu ekmek yapıverelim.

Bozuk, biçimsiz kılık.

İdim ile ilgili Cümleler

  • O zaman ben Kanada'da idim.
  • Diş hekiminde idim.
  • Birkaç gündür New York'ta idim.
  • Çünkü ben bir gazete muhabiri idim.
  • Yaz mevsiminin çoğunda Londra'da idim.
  • Şubat ayında São Paulo'da idim.
  • Süper markette idim.

İdim anlamı, tanımı

İdimiş : Gösterişli: Bu idimiş bir adam

Biçimsiz : Kendine özgü bir biçimi olmayan, biçimi bozuk, şekilsiz. Kötü bir biçimde. Kötü, hoş olmayan, yakışıksız. Kendine özgü billurlaşmış bir biçimi olmayan (madde), amorf.

Kılık : Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, üst baş. Bir kimsenin resmi, fotoğraf.

Yapım : Yapma işi, inşa, imal, konstrüksiyon. Bir filmin çevrilmesi veya bir radyo, televizyon programının hazırlanması için gerekli çalışmaların tümü ve bu çalışmaların ürünü, prodüksiyon. Özümleme. Ham maddeyi el veya makine ile işleyerek mal üretme, imal.

Biçim : Biçme işi. Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format. Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu. Yakışık alan şekil, uygun şekil. Herhangi bir şeyin benzeri. Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form. Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil. Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl. Tarz.

 

Ekmek : Tahıl unundan yapılmış hamurun fırında, sacda veya tandırda pişirilmesiyle yapılmış olan yiyecek, nan, nanıaziz. Serpmek. Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek. İnsanı geçindirecek iş, kazanç. Yemek, aş. Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri hazırlamak. Yarışta geçmek. Birini uydurma bir sebeple bırakıp gitmek, savuşmak, atlatmak. Parayı boşuna harcamak, ziyan etmek. Toprağı ekip biçmek için kullanmak.

Bozuk : Bozulmuş olan. Kızgın, sıkıntılı. Madenî para, bozuk para. Görevini yapamaz duruma gelmiş (organ). Türk halk müziğinde, bağlamadan biraz büyük ve meydan sazından küçük dokuz telli bir saz. Kötümser, gergin, huzursuz, karışık.

Kılı : Ufak tefek, çelimsiz. Dana. Şakacı, güldürücü kişi. Çocuk oyununda bir süre için oyundan ayrılanın yerine koyduğu iz, bel.

Biçi : Erkek çocuk.

Yapı : Barınmak veya başka amaçlarla kullanılmak için yapılmış her türlü mimarlık eseri, bina. Yapma, oluşturma, ortaya konulma, meydana getirme. Bütünün bir araya getirilişinde uyulan dizge, strüktür. Ögeleriyle somut bağımlılığı olan bütün. Parçaları ve ögeleri arasında yasaya uygunluk, durağan bağlar ve karşılıklı ilişkiler bulunan dizge veya bütün, strüktür. Yapılmakta olan konut, yol, köprü vb. inşaat, konstrüksiyon. Canlı bir varlığın ruh veya beden özelliklerinin tümü, bünye, strüktür. Bir hücrede, bir dokuda, karmaşık oluşumlu bir organizmada elemanların düzeni.

 

Ekme : Ekmek işi.

Var : Mevcut, evrende veya düşüncede yer alan, yok karşıtı. Sahiplik bildiren olumlu ad cümleleri kuran bir söz. Elde bulunan her şey. Varlıklı: Var evi kerem evi yok evi verem evi. Çekil, yıkıl, savul: Var, git gözümün önünden!. Kale. Mevcut, var// var mal: mal mülk// var yoh: bütün mülk. Varlığı, mevcudiyeti. Hepsi, olancası, mevcudu. Olanca, hep. Servet, mal, varlık. Haydi, durma. (Olumlu fiillerle birlikte gelince teşvik pekitmesi oluyor.). Sakın! (Olumsuz fiillerle birlikte gelince sakındırma pekitmesi oluyor.).

Bir : Sayıların ilki. Tek. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Eş, aynı, bir boyda. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Bir kez. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Beraber. Aynı, benzer. Bu sayı kadar olan. Ancak, yalnız. Sadece.

Diğer dillerde İdeotip anlamı nedir?

İngilizce'de İdeotip ne demek ? : ideotype