İlkelleşmek nedir, İlkelleşmek ne demek

  • İlkel bir durum almak
  • İlkel bir duruma gelmek.

İlkelleşmek tanımı, anlamı:

İlkel : Sanatta yalın bir nitelik gösteren, yapmacıksız olan, primitif. Eğitimsiz, kültürsüz, görgüsüz. İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin başında bulunan, iptidai, primitif. Zaman bakımından en eski olan, iptidai, primitif. Özellikle XIV-XV. yüzyıllarda İtalyan ressamlarına, Orta Çağ sonlarında Avrupa ressamlarına verilen ad. Basit, karmaşık olmayan.

İlke : Davranış kuralı. Temel bilgi. Her türlü tartışmanın dışında sayılan öncül, mebde, umde, prensip. Temel düşünce, temel inanç, umde, prensip. Öge, unsur.

Durum : Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Duruş biçimi, konum, tavır.

Gelme : Gelmek işi. Yetişme. Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi. Gelmiş olan.

Bir : Bir kez. Sayıların ilki. Bu sayı kadar olan. Ancak, yalnız. Beraber. Aynı, benzer. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Sadece. Tek. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Eş, aynı, bir boyda. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek.

 

Almak : İçine sığmak. Görevden, işten çekmek. Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek. Gidermek, yok etmek. Satın almak. Kazanmak, elde etmek. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak. Göreve, işe başlatmak. Kısaltmak, eksiltmek. İçecek veya sigara içmek. Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak. Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak. Ele geçirmek, fethetmek. Yer değiştirmek. Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak. Çalmak. Bürümek, sarmak, kaplamak. Kendine ulaştırılmak, iletilmek. Soldurmak. Yutmak, kullanmak. Birlikte götürmek. Sürükleyip götürmek. Temizlemek. Örtmek, koymak. İçeri sızmak, içine çekmek. Kabul etmek. Erkek, kadınla evlenmek. İçeri girmesini sağlamak. Tat veya koku duymak. Yol gitmek, mesafe katetmek. Başlamak. Yolmak, koparmak. Kazanç sağlamak.

Gelmek : İzlemek, takip etmek. Belli bir süre dolmak. Çıkmak, yönelmek. Ulaşmak, varmak. Getirmek. Uygun düşmek. Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek. Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar. Ortaya çıkmak, doğmak. Biriyle birlikte gitmek. Görünmek, sanılmak. Kadar olmak. Uymak. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur. Başlamak, ortaya çıkmak. Kazanılmak, sağlanılmak. Akmak. Kendine yapılmış olan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak. Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek. Dayanmak, tahammül etmek. Etkisini herhangi bir biçimde göstermek. Düşmek, rast gelmek. Türemek. Oturmaya, ziyarete gitmek. Sonuç çıkmak. Belli bir zamana ulaşmak. Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek. Herhangi bir sırada bulunmak. İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil. -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar. Olmak, -e uğramak. Katılmak, eklenmek. Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak. -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil. İsabet etmek. Mal olmak.

 

Diğer dillerde İlkelleşmek anlamı nedir?

İngilizce'de İlkelleşmek ne demek? : to become primitive