Work in türkçesi Work in nedir

Work in ile ilgili cümleler

English: Ali apparently used to work in Boston.
Turkish: Ali görünüşe göre Boston'da çalışırdı.

English: Ali and I work in the same department.
Turkish: Ali ve ben aynı bölümde çalışıyoruz.

English: Ali and I work in the same office.
Turkish: Ali ve ben aynı ofiste çalışıyoruz.

English: Ali didn't want to work in Boston.
Turkish: Ali Boston'da çalışmak istemedi.

English: Ali and Mary work in the same office.
Turkish: Ali ve Mary aynı büroda çalışıyorlar.

Work in ingilizcede ne demek, Work in nerede nasıl kullanılır?

Work : Oynatmak. Mayalanmak. Etkili olmak. Bir kuvvetin etki noktasını devindirmesi. iş, kuvvetin yol boyunca birleşeni ile alınan yolun çarpımına ya da 'kuvvet yönleci ile yol yönlecinin sayıl çarpımına eşittir. İşletmek. Seğirmek. Çalışmak. Eser. Çalışma. Üretimi geliştiren en önemli etken; yapılana katılan insan gücü. yapılan işte para ile ölçümlenen insan emeği.

In : İçinde. Halinde. İç. Olarak. İçeri doğru yönelen. Tutulan. İçeri. Mevsimi gelmiş. Da. Çok moda olan.

Work in process : İşlemdeki iş. Yarı mamul. Muamelesi süren iş. İmalatı bitmemiş mallar hesabı. Yarı mamuller-üretim. Tamamlanmamış iş. Halen süren işlem (muhasebe). İmal edilmekte olan mallar hesabı. Henüz bitmemiş ürün. İmalat safhalarındaki işler.

 

Work in relays : Vardiya ile çalışmak.

Work in shifts : Vardiyalı olarak çalışmak. Her birkaç saatte bir dönüşümlü şekilde çalışmak. Vardiyalar halinde çalışmak. Vardiya ile çalışmak. Keşikleşmek.

Work in with : Uymak. Gitmek.

Work into : Yavaşça sokmak. Sokuşturmak. Sokmak. İçine koymak. Katmak.

İngilizce Work in Türkçe anlamı, Work in eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Work in ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Tuck in : Yumulmak. Tıkmak. Kıvırmak. Tıkınmak. İçeri sokmak. Tıkıştırmak. Sokuvermek. Tıka basa yemek. İştahla yemek.

Shoved : Kıpırdamak. Tıkıştırmak. İtilip kakılmak. İtilip kakılmış. İtmek. Dürtmek. İtip kakmak. Tıkmak. İtişip kakışmak.

Embeds : İyice yerleştirmek. Yerleştirmek. Oturtmak. Gömülmek. İçine oturtmak. Kafasına sokmak. Kakmak. İçine katmak. Gömmek.

Allying : Birleşmek. Ticaret serbestliği. Dost. Müttefik ülke. Müttefik. Katılmak. Arkadaş. Birleştirmek.

Drives : Araba kullanmak. Çalıştırmak. Önüne katmak. Sürmek. Kullanmak. Zorlamak. Acele etmek. Çakmak. Kovalamak.

Case : Vaka. Ciltlemek. Husus. Hasta. Çanta. Ruhsal, toplumsal ve bedensel bakımdan çevresine başarılı bir biçimde uyması için inceleme ve bakım konusu olan kişi (öğrenci) ya da aile (ana-baba). yakınma konusu olan ve çözümü beklenilen sorun. Mahfaza. Adın cümle içinde bulunduğu dil bilgisi şekli; yalın veya eklerle genişletilmiş olarak aldığı geçici durum. türkçede adlar yalın, yükleme, ilgi, bulunma, yönelme, çıkma ve vasıta durumlarına girerler: || yalın durum kapı (kapı kırıldı). || yükleme durumu kapıyı (kapı+y+ı çaldı). || ilgi durumu kapının (kapı+nın kolu). || yönelme durumu kapıya (kapı+y+a gitti). || bulunma durumu kapıda (kapı+da kaldı). || çıkma durumu kapıdan (kapı+dan döndü). || vasıta durumu kapıyla (kapı+y+la kolu, çocuk+la annesi) vb. || ad durumu ekleri, yukarıda belirtilen temel görevleri dışında daha başka bazı işlevler ile de kullanılır: sen+den küçük, su+dan cevap vb. türkçenin tarihi dönemlerinde eşitlik (equativus: +ça); yön gösterme (direktivus: +garu) ve vasıta (instrumentalis: +(ı)n/+(u)n durumları, belirtilen özel eklerle karşılanırdı. bugün bu durum ekleri türkiye türkçesinde yerlerini edatlara bırakmıştır. eat’de uçın>üçin edatı da sıklıkla ekleşerek + çun/+çün sebep gösterme ekine dönüşmüştür. buna bk. Eğitim, gramer, sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Olay.

 

Dragged : Ağırdan almak. Sürümek. Çekmek. Taramak. Durgunlaşmak. Sürüncemede kalmak. Geçmek bilmemek. Bulaştırmak. Ağ ile suyun dibini taramak.

Admix : Karıştırmak. Harç katkı. Katıp karıştırmak. Karışmak. Beton katkı.

Dig into : Batırmak. Saplamak. Yemeğe başlamak. Delmek. İtmek. Yemeğe girişmek.

Affiliating : Üyeliğe kabul etmek. Birleştirmek. Bağlamak. Tanımak. Kabul etmek. Üye olarak almak. Yakınlaşmak. Evlat edinmek. Üye olmak. Birleşmek.

Work in synonyms : slide in, inject, amalgamate, add, bites, foists, adjoin, injects, intruded, annexes, intruding, engraft, bite, embroils, admixing, admixes, engrafts, engrafted, drive, affiliate, annex, affiliates, engrafting, ally, foisted, shoves, bundle, pitchfork, annexing, intrudes, work into, adjoins, intrude.