Yarana nedir, Yarana ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Asmayı, omcayı tutmak için, üzüm bağlarına dikilen ağaç.

Yarana ile ilgili Cümleler

  • Yarana dokunma.
  • Kızgınım, çünkü yaranamadım.

Yarana anlamı, tanımı

Yaran : Bezek, süs. Dostlar. Bir amaç çevresinde toplanmış veya aynı amacı güttükleri için bir araya gelmiş olanların tümü

Yara : Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik. Dert, üzüntü, acı. Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik, yarık. Vücutta işlemekte olan çıban.

Yaranabilme : Yaranabilmek işi.

Yaranabilmek : Yaranma imkânı veya olasılığı bulunmak.

Bağlar : Yapısındaki eksiciklerle öğeciklerarası kimyasal bağı güçlendirme niteliğinde olan. Diyarbakır kenti, merkez belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi. Erzincan ilinde, Tanyeri bucağına bağlı bir yerleşim birimi. Hakkâri şehri, Şemdinli belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer. Muş ili, merkez ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yer.

Tutmak : Elde bulundurmak, ele almak. Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak. Ulaşmak, varmak. Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek. Uygun gelmek, çelişmez olmak. Bir şey düşünmek. Alacağa ya da vereceğe saymak. Hedef olarak almak. Kapatmak, sarmak. Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek. Avlamak. Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak. Bırakmamak. Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak. Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek. Herhangi bir durumda bulundurmak. Beklenen sonucu vermek. Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj. Gereğini yapmak, yerine getirmek. Başlamak. Sarmak, bürümek. Denetimi ve yetkisi altına almak. Hizmetine almak veya kiralamak. Yaklaştırmak. Bağlamak. İşgal etmek. Kaplamak. İzlemek. Bir kimsenin yerini almak. Benimsemek, beğenmek. Asılmak, kuvvetlice sarılmak. Biriktirmek, tasarruf etmek. Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak. Bir sanat eseri geniş ilgi görmek. Desteklemek, birinden yana çıkmak. Para toplamı ...-e varmak, değeri olmak. Sunmak. Kullanmak. Varsaymak, farz etmek. Bir şeyi kullanması için uzatmak. Yanında bulundurmak, alıkoymak. Bir yerde kalmasını sağlamak. Ele geçirmek, yakalamak. Sürmek, zaman almak. Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak. İş görebilmek. Uğramak.

 

Bağla : Buğday ve arpanın içinde bulunan burçak, mercimek şeklinde siyah tanecikler. Bakla yaprağına benzeyen ve pişirilip yenilen bir bitki. Fasulye. Değirmen çarkını firenleyen ağaç. Su bendi tıkacı. Ufak göl. Akarsuların seviyesini yükseltmek, suları toplamak veya başka yöne çevirmek için yapılan bent. Duvarların arasına yatay olarak konulan ağaç. Çoban köpeklerinin boynuna takılan, üzerinde sivri dişler bulunan demir halka. (Adalıkuzu, Hacılar Güdül Ankara) (bakla) : (Akbaş Güdül Ankara).

 

Tutma : Tutmak işi. Destekleme. Yanaşma. Bazı takım oyunlarında ayakla veya vücutla karşı takım oyuncusunun hareketine engel olma, markaj.

Dikil : Horoz. Alık.

Omca : Kalça kemiğinin bir bölümü. Kesilmiş ağaç kökü, bağ kütüğü. Bağ kütüğü, asma. Üzüm çubuğu. Kalın çam ağacı. Ormanda, çürüyüp yıkılmış ağaç. Odun. Büyük odun parçası. Asma kütüğü. Kütük, ağaç kütüğü, tomruk.

Diki : Biraz, bir parça, azıcık. Çalımlı(kimse). [Bakınız: dıkı]. Tane: Üç diki şeker ver. Et parçası. Kemikli ya da kemiksiz pişmiş et, kavurma. Etli ufak kemik parçası. Pamuk ipliği. İplik.

Üzüm : Asmanın taze veya kuru olarak yenilen ve salkım durumunda bulunan meyvesi.

Asma : Asmak işi. Belirli bir tür üzüm veren bitki (Vitis). Asmagillerden, dalları çardak üzerine yayılan üzüm vb. bitkiler. Asılmış, asılı.

İçin : Amacıyla, maksadıyla. Düşüncesince, kendince, göre. Özgü, ayrılmış. Ant deyimleri yapan bir söz. Karşılığında, karşılık olarak. Oranla, göz önünde tutulursa. Uğruna, yoluna. -den dolayı, -den ötürü. Neden ve sonuç belirten bir söz. Hakkında. Süre belirten bir söz.

Ağaç : Meyve verebilen, gövdesi odun veya kereste olmaya elverişli bulunan ve uzun yıllar yaşayabilen bitki. Bu gibi bitkilerin gövdesinden ve dallarından yapılan. Tahta, kereste.

Diğer dillerde Yaramaz çocuk sendromu anlamı nedir?

İngilizce'de Yaramaz çocuk sendromu ne demek ? : nasty child syndrome