Örgülemek nedir, Örgülemek ne demek

Örgülemek; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de mecaz olarak kullanılır.

  • Örgü durumuna getirmek
  • Düzenlemek.

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Çocuk sallamak.

Örmek, onarmak.

Örgülemek anlamı, tanımı

Örgüleme : Örgülemek işi

Örgü : Örme işi ya da biçimi. Örülerek yapılan, örme. Örülmüş saç bölüğü, belik. İletişim, ulaşım vb.nin ülke yüzeyinde yayılmış biçimi, ağ. Tığ, şiş veya özel makineyle ilmiklerin yan yana getirilmesiyle örülerek yapılmış şey. Dokumacılıkta atkı ve çözgü ipliklerinin, dokumayı oluşturacak biçimde belli bir desene göre kesişmesi. Konunun ana çizgisi, oyunun işlenişi veya çatısı. Her türlü eylem ve olaydan oluşan akış. Bazı sinir veya damarların birbirine geçip dolaşmasından ortaya çıkan oluşum. Yapı.

Düzenlemek : Düzenli, düzgün duruma getirmek, düzen vermek, tanzim etmek. Düzenleme yapmak. Müzik aletlerini akort etmek. Yapmak, hazırlamak.

Düzenleme : Düzenlemek işi, tertip, organizasyon. Düzene koyma, kodifikasyon, regülasyon. Belirli sesler, çalgılar veya topluluklar için yazılmış bir eserin, başka sesler, çalgılar veya topluluklar tarafından söylenip çalınabilmesi için o eserde yapılmış olan değişiklik, aranjman. Belirli bir düzene göre bir araya getirilmiş olan nesne, aranjman. Yayımlanan mevzuatın derlenip toplanması ve mevzuatta yapılmış olan değişikliklerin ilgili ana mevzuata işlenmesi, kodifikasyon.

 

Getirmek : Gelmesini sağlamak. Erişmek ya da eriştiğini sanmak. Bir makama atamak veya seçmek. Sebep olmak, ortaya çıkarmak. İleri sürmek. İletmek, bildirmek. Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak. Sağlamak. Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar.

Sallamak : Düzenli bir biçimde ve hep aynı doğrultuda hareket ettirmek. Bir işi sürekli olarak başka bir zamana ertelemek, savsaklamak. Zor durumda bırakmak. Vurmak, atmak. Sarsmak. Beklenmedik bir başarı kazanmak. Uydurmak, kafadan atmak.

Sallama : Sallamak işi. Sallama çay.

Onarmak : Bozulmuş, eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler veya kullanılır duruma sokmak, işe yarar duruma getirmek, tamir etmek. İşlenen bir kusuru, yapılmış olan bir yanlışlığı giderecek veya önleyecek davranışlarda bulunmak. Bir yapının, bir heykelin, bir resmin bozulmuş yerlerini yeniden yapmak, ilk duruma getirmek, restore etmek.

Getirme : Getirmek işi.

Onarma : Onarmak işi.

Durum : Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Duruş biçimi, konum, tavır. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri.

Düzen : Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem. Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan, dolap, komplo. Dolap, hile. Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması, konsept. Bez dokuma tezgâhı. Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin birbirlerine göre ilişkileri. Yerleştirme, tertip. Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim. Müzik aletlerinde ses ayarı, akort. Bir kimseye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar, dolap, komplo. Alet edevat takımı.

 

Salla : Salya.

Örmek : İplik, yün, tel, saz vb.ni birbirine dolayarak ya da geçirerek işlemek veya tezgâhta dokumak. Kumaşlardaki delikleri elde iplikle besleyerek kapatmak. Estetik kaygıyla, duygulu biçimde bir güzelliği ortaya koymak. Duvar yapmak veya onarmak. Saç, yele vb. şeylerin tellerini birkaç bölüme ayırıp birbirine geçirmek yolu ile dağınıklıktan kurtarmak. Müzik, edebiyat vb.nde bir özelliği oluşturmak, ortaya koymak.

Çocuk : Küçük yaştaki erkek ya da kız. Genç erkek. Soy bakımından oğul veya kız, evlat. Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi. Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse. Büyüklere yakışmayacak, daha çok küçüklerin yapabileceği gibi davranan kimse. Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak.

Çocu : Çocuğu.

Onar : On sayının üleştirme sayı sıfatı. Her birine on, her defasında onu bir arada.

Duru : Bulanıklığı olmayan, temiz, berrak. Pürüzsüz (ten). Arınmış, karışık olmayan (dil, üslup vb.).

Düze : Doz.

Diğer dillerde Örgü teli anlamı nedir?

İngilizce'de Örgü teli ne demek ? : weaving wire