Pişinti nedir, Pişinti ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Yemek gereci : Pişinti alamadım.

Yemek.

Tarhana hamuru.

Pişinti tanımı, anlamı

Pişi : Mayalı hamurdan yapılan, yağda kızartılarak pişirilen bir tür yiyecek. Mayalı hamuru kızgın yağa kaşıkla döküp kızartarak yapılan bir çeşit yiyecek. Mayalı hamurdan yapılan lokma. Yağda kızartılmış peynirli börek. Gözleme. Yağda kızartılmış ekmek. Unu pekmezle yoğurup, zeytinyağda kızartarak yapılan bir çeşit tatlı. [Bakınız: bişi]

Alamadı : Kasırga, fırtına.

Tarhana : İçine domates, biber, soğan, kokulu otlar, süt veya yoğurt katılan, bulgur, mayalanmış ve kurutularak ufalanmış hamur vb.nden yapılmış olan çorba malzemesi. Tarhana çorbası.

Tarhan : İş yapmamaktan, hareketsizlikten şişmanlamış (hayvan ya da insan.). Balta. İş yapmayan kimse. [Bakınız: Tarkan]. Bingöl şehrinde, Yenibaşak bucağına bağlı bir yer. Çorum ili, merkez belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Malatya şehri, Arapgir belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

Tarha : Bağ budamaya ya da ağaç kesmeye yarayan, eğri bir çeşit bıçak.

Hamur : Unun su veya başka sıvılarla yoğrulmuş durumu. Ağrı iline bağlı ilçelerden biri. İyi pişmemiş (ekmek ve hamur işleri). Kâğıtta tür, nitelik. Öz, asıl, maya.

 

Alama : El ile tutulup atılabilecek büyüklükteki taş parçası: Dünkü kavgada bir alama da bana geldi. Sert ağaçtan yapılan, üzeri oyma işlemeli ve gece gezerken taşınan sopa. Ele alınıp atılacak büyüklükte, yuvarlak taş. Yumruk büyüklüğünde taş.

Yemek : Yemek yeme, karın doyurma işi. Kandırmak. Isırmak. Gücünü kırmak, perişan etmek, mahvetmek. Ağızda çiğneyerek yutmak. Harcamak, tüketmek, bitirmek. Aşındırmak, kemirmek, oymak, delmek. Harcanmak, kullanılmak, sarf edilmek. Birine alacağını vermemek, ödememek. Batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak. Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam, ekmek. Günün belli saatlerinde yenilen besin. Yasal yoldan cezalandırılmak. Konuklara yiyecek verilerek yapılmış olan ağırlama. Hoşa gitmeyen kötü bir duruma uğramak, tutulmak. Başkasının parasını harcamak. Hakkı olmayan ve kendisine yasak edilmiş bulunan bir şeyi kabul etmek. Sürekli üzmek, tedirgin etmek.

Tarh : Bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer. Çıkarma. Vergi koyma.

Yeme : Yemek işi. Yiyecek.

Hamu : Kamu, bütün, hep. Hamur.

Gere : Meyve dallarını eğmek ya da davarları yakalamak için kullanılan ucu çengelli uzun sırık. Geniş. Ağız kavgası, çekişme.

Diğer dillerde Pisuar anlamı nedir?

İngilizce'de Pisuar ne demek ? : urinal