Tıkız işleç nedir, Tıkız işleç ne demek

Tıkız işleç; Matematik alanında kullanılan bir sözcüktür.

Matematik'te terim anlamı:

E ile F iki yerel dışbükey uzay olmak üzere, E içinde sıfırın uygun bir U yöresi için T (U) görüntüsünün öntıkız olmasını sağlayan doğrusal dönüşümü.

Tıkız işleç anlamı, tanımı

İşle : Nakış: İşle ipliğini aldım

İşleç : Herhangi bir işlemde, işlenenler üzerinde yapılması öngörülen işi tanımlayan özel damga, damga dizgisi ve benzerleri göstergeler, örn. — | + | /| *| ** aritmetiksel, AND | OR | NOT mantıksal işleçler olarak kullanılır. Nicemsel işleybilimde yerlemler, devinirlik, erke gibi doğabilimsel nicelikler üzerindeki işlemleri gösteren simge. Dijital sinyaller yoluyla çalışan bir çok efekt devresini aynı anda bünyesinde barındıran cihaz. Bir E düzgeli uzayı için, tanım ve değer kümesi E olan sürekli doğrusal dönüşüm. bk. işlev, gönderim.

Tıkı : Sağır, vurdumduymaz. Yağ çıkarılan araç, yayık. Küçük tencere. Parça, lokma, dilim(genellikle et, ekmek, peynir ve benzerleri için). Küçük yayık. Yaşı büyük, bedeni az gelişmiş, akıllı çocuk. Az, bir parça.

Tıkız : Tıknaz. Yoğunluğu çok, katı. Çok sıkıştırılmaktan veya çok sıkı doldurulmaktan katılaşmış, sıkı.

 

Yerel dışbükey uzay : Her bir noktasının dışbükey kümelerden oluşan bir temel yöreler dizgesi var olan ilingesel doğrusal uzay.

Doğrusal dönüşüm : [Bakınız: doğrusal gönderim, doğrusal işlev].

Doğrusal : Bir doğru ile ilgili olan. Bir doğruyu izleyen. Aynı doğruya ait olan.

Sağlayan : Tekeffül eden, mütekeffil.

Dışbükey : Yüzeyi tümsek, çıkık ve şişkin olan, tümsekli, muhaddep, konveks.

Görüntü : Gerçekte var olmadığı hâlde varmış gibi görünen şey, hayalet. Bir film üzerinde sıralanmış resimlerin gösterici yardımıyla ekrana art arda düşürülmesi sonunda hareketin yeniden kurulmasıyla ortaya çıkan görünüş, görüntülük üzerindeki hareketli resimler bütünü. Herhangi bir nesnenin mercek, ayna vb. araçlarla oluşturulan biçimi, hayal. Gölge oyununda Karagözcünün perdeye yansıttığı görsel malzeme. Manzara. Sayı doğrusu üzerinde bir sayıya karşı gelen nokta.

Dönüşüm : Olduğundan başka bir biçime girme, başka bir durum alma, şekil değiştirme, tahavvül, inkılap, transformasyon. Görevinin değişikliğe uğraması yüzünden bir organda ortaya çıkan değişme. Bilinçaltına itilmiş bir duygu veya isteğin, karşıtı görünümünde veya başka bir biçimde bilince yükselmesi, transformasyon.

İçinde : Süresince, zarfında. ile dolu bir biçimde. Ortamında.

Uygun : Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip. Orantılı, oranlı. Elverişli, yarar, müsait, muvafık.

Üzere : Amacıyla. Neredeyse. Şartıyla. Gibi.

Görün : Mezar, mezarlık.

Olmak : Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek. Bir şeyi elde etmek, edinmek. Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak. Yitirmek, elinden kaçırmak. Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur. Gerçekleşmek ya da yapılmak. Yol açmak. Sarhoş olmak. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek. Hastalığa yakalanmak, tutulmak. Yetişmek, olgunlaşmak. Bulunmak. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz. Sürdürmek, yürütmek. Herhangi bir durumda bulunmak. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak. Yaklaşmak, gelip çatmak. Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak. Geçmek, tamamlanmak. Uygun düşmek, yerinde görülmek. Uymak, tam gelmek.

 

Yerel : Yöresel. Sınırlı bir yerle ilgili olan, lokal. Gözlem yerine veya gözlemcinin bulunduğu yere göre tanımlanan.

Sıfır : Kendi başına değeri olmayan, ondalık sayı sisteminde sağına geldiği rakamı on kere büyüten işaret (0). Kötü, başarısız, verimsiz. Olmayan, bulunmayan. Yeni, kullanılmamış. Hiçbir değeri olmayan şey.

Dönüş : Dönme işi. Oyuncunun bir ayağını yerden kesmeden yaptığı dönme hareketi.

Doğru : Bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen, eğri ve çarpık karşıtı. Hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca. Yakın, yakınlarında. Yanlışsız, eksiksiz bir biçimde. Gerçek, hakikat. Yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu. Akla, mantığa, gerçeğe veya kurala uygun. Gerçek, yalan olmayan. Karşı yönünce. İki nokta arasındaki en kısa çizgi.

Diğer dillerde Tıkız işleç anlamı nedir?

İngilizce'de Tıkız işleç ne demek ? : compact operator, completely continuous operator