Zanaat nedir, Zanaat ne demek

Zanaat; kökeni arapça dilinden gelmektedir.

"Zanaat" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Hiçbir vatandaşa benim zanaatı tavsiye etmem." - N. Hikmet

Eğitim alanındaki sözlük anlamı:

El uzluğu isteyen işler.

Özdeksel gereksinme ve zorunlukları karşılamak için el ve araçla yapılmış olan iş.

İktisat alanındaki kelime anlamı:

El emeği gerektiren ve büyük ölçüde öğrenimle birlikte beceri ve deneyime dayanarak gerçekleştirilen küçük ölçekli üretim.

İngilizce'de Zanaat ne demek? Zanaat ingilizcesi nedir?:

handicraft, trade, craft

Zanaat hakkında bilgiler

Zanaat, sermayeden çok nitelikli emeğe dayalı; öğrenimin yanı sıra el becerisi ve ustalık gerektiren meslek. Bu tür mesleklerin erbâbına zanaatkar denir.

Marangozluk, ayakkabıcılık, kuyumculuk (takı üreten), kumaş boyama, çömlekçilik, berberlik, bakırcılık gibi mesleklerin hepsi birer zanaattir. Bir kimsenin zanaatkâr olması için el becerisi gerektiren bir malı veya hizmeti sadece satması değil, bilfiil üretmesi gerekir.

Zanaatkarlar, el becerileri nedeniyle tarih boyunca pek çok toplumda saygın bir yere sahip olmuşlardır. Sanayi devrimi ile birlikte birçok zanaat yok olmuş, yerini endüstriyel üretime bırakmıştır; diğerleri ise şekil değiştirerek değişen koşullara ayak uydurmuştur.

 

Zanaat anlamı, tanımı:

Öğrenim : Herhangi bir meslek, sanat veya iş için gerekli bilgi, beceri ve alışkanlıkların elde edilmesi amacıyla yapılmış olan çalışma, tahsil.

Birlik : Bir taneden oluşmuş, bir tane alabilen. Bölük, tabur, alay vb. bir bütün sayılan topluluk. Belli bir topluluğun yararlarını korumak için kurulmuş dernek. Bir arada olma durumu, vahdet. Bağlılık, benzerlik, bağlantı, vahdet. En büyük değerdeki nota, dört dörtlük. Tek, bir olma durumu, vahdaniyet. Konunun bir ana düşünce çevresinde toplanması. Bölünmezliği içeren yalın bütün.

Beceri : Kişinin yatkınlık ve öğrenime bağlı olarak bir işi başarma ve bir işlemi amaca uygun olarak sonuçlandırma yeteneği, maharet. Vücudun, yapılması güç alıştırmalara yatkın olması durumu. Elinden iş gelme durumu, ustalık, maharet.

Ustalık : Usta olma durumu. Beceriklilik, el uzluğu, maharet.

Gerek : Gerçekleşmesi zorunlu olarak beklenen, lazım. İcap.

Zanaatçı : Belli bir zanaatla uğraşan, bir zanaatı meslek edinen emekçi, zanaatkâr.

Zanaatçılık : Zanaatçı olma durumu, zanaatkârlık.

İnsan : Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı. Âdemoğlu, âdem evladı. Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse).

Madde : Boşlukta yer kaplayan, bir kütlesi olan her türlü varlık, özdek. Molekül. Para, mal vb. ile ilgili şey. Kendi içinde bütünlüğü olan anlatım. Yasa, sözleşme, antlaşma vb. metinlerde, her biri başlı başına bir yargı getiren ve çoğu kez rakamla belirtilen bölüm. Duyularla algılanabilen nesne. Sözlük ve ansiklopedilerde tanımlanan, anlatılan kelime, ad veya konulardan her biri. Bir cismi oluşturan öge, öz.

 

Gereksinim : Eksikliği duyulan şey, ihtiyaç.

Karşılamak : Masrafı ödemek. Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek. Önlemek, durdurmak. Söylenen, yapılan, bildirilen bir şeyi olumlu veya olumsuz bulmak. Karşılık olmak, denk gelmek, tekabül etmek. Boksta karşı oyuncunun yumruklarını savmak.

Deneyim : Bir kimsenin belli bir sürede veya hayat boyu edindiği bilgilerin tamamı, tecrübe, eksperyans.

Sınaat : Zanaat.

Usta : Zanaatçılar için unvan. Zanaat öğreticisi. Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse. Akıl veren veya öğreten kimse. Osmanlı Devleti'nde saraydaki cariye ve hizmetlilerin kıdemlisi. Eli uz, işinin eri, becerikli, mahir.

Sermaye : Konu. Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta, resülmal. Genelev kadını. Varlık, servet.

El : Sahiplik, mülkiyet. Halk, ahali. Yakınların dışında kalan kimse, yabancı. Ülke, yurt, il. İskambil oyunlarında oynama sırası. İskambil oyunlarında her bir tur. Bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan bölümü. Kez, defa. Oba, aşiret. Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü.

Zanaatkar : Zanaatçı.

Zanaatkarlık : Zanaatçılık.

Zanaatlar : El ve kol gücü ile yapılabilen ve beceri isteyen işler.

Diğer dillerde Zanaat anlamı nedir?

İngilizce'de Zanaat ne demek? : n. craft, trade, workmanship

Fransızca'da Zanaat : art [le], métier [le]

Almanca'da Zanaat : n. Handwerk

Rusça'da Zanaat : n. ремесло (N), мастерство (N), промысел (M)