Karşılamak nedir, Karşılamak ne demek
- Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek.
- Söylenen, yapılan, bildirilen bir şeyi olumlu veya olumsuz bulmak.
- Önlemek, durdurmak.
- Boksta karşı oyuncunun yumruklarını savmak.
- Masrafı ödemek
- Karşılık olmak, denk gelmek, tekabül etmek.
"Karşılamak" ile ilgili cümle örnekleri
- "Herhâlde bu küçük bahçeyi kendi sebze ihtiyaçlarını karşılamak için yetiştirmişlerdi." - N. Cumalı
- "Beni karşıladılar ve ağırladılar." - A. Kabaklı
- "Bu suçlamayı hiç üzerimize almadan karşılar ve hoş görürüz." - B. Felek
- "Bu ilaç sıtmayı karşılar."
Yerel Türkçe anlamı:
Düğünde çalgıcılar para almak amacıyla birinin önüne gelip çalmak.
Karşılamak tanımı, anlamı:
Karşılama : Trakya ve Marmara bölgesinde oynanan bir halk oyunu veya bu oyunun müziği. Karşılamak işi, istikbal.
Dengiyle karşılamak : Kendisine yapılmış olan bir işin karşılığını aynı değerde iş yaparak vermek.
Geniş karşılamak : Hoşgörü ile değerlendirmek.
İyi karşılamak : İlgi göstermek. kabul etmek, beğenmek, benimsemek.
Kimse : Herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi.
Çıkmak : Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak. Bir yere ulaşmak, varmak. Gelmek. Erişmek, görmek. Vermeye katlanmak. Karaya ayak basmak. Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek. Yetişecek ölçüde olmak. Yeni yetişip satışa sunulmak. Yerinden oynamak. Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak. Flört etmek. Binaya kat eklemek. Yetkili birinin makamına iş için gitmek. Bir şeyin düzeni bozulmak, eskisinden daha değişik, kötü bir duruma girmek. Artırmak, fiyatı yükseltmek. Yükselmek, artmak. Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak. Yayılmak. Sesini yükseltmek. Harcamak zorunda kalmak. Giderilmek, yok olmak. Yayılmak, duyulmak. Belirmek, tanınmak. Oyunda herhangi bir rolü oynamak. Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak. Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek. Niteliği sonradan anlaşılmak. Bir konu yetkililerce karara bağlanmak. Ay veya mevsim geçmek. Oluşmak, olmak. Bitmek, büyümek, sürmek. Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak. İçeriden dışarıya varmak, gitmek. Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak. Verilmek. Bir şeyin yukarısına doğru yürümek. Piyasaya sürülmek. Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek. Ay, Güneş görünmek. Yayımlanmak. Görünür veya belli bir durumda bulunmak. Eksilmek. Olmak, bulunmak, var olmak. Yapılmak, yürümek. Meydana gelmek. Bulunduğu yerden fırlamak, kopmak. Bir iddia ile ortalıkta görünmek. Mal olmak. Süresi dolduğunda ayrılmak. Gerçekleşmek. Büyük abdest bozmak. Sıyrılmak, ayrılmak. Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek. Bulaşmak. Unutmak.
İstikbal : Karşılama. Gelecek.
Karşılık : Cevap, yanıt. Bir iş için ayrılmış para, ödenek, tahsisat. Bir şey alınırken karşı tarafa verilen başka şey, bedel. Bir davranışın karşı tarafta uyandırdığı, gerektirdiği başka davranış, mukabele. Bir dildeki bir sözü başka bir dilde aynı anlamda karşılayan söz.
Denk : Yatak, yorgan, kumaş vb. eşyanın sarılıp bağlanmış biçimi, balya. Yük hayvanlarının sağ ve soluna konulan iki yük parçasından her biri. Ağırlık bakımından eşit olan. Uygun, nitelik yönünden eşit. Destekleri paralel, yönleri aynı, şiddetleri eşit bulunan güçler. 0,80175 gram olan ağırlık ölçü birimi.
Gelme : Yetişme. Gelmek işi. Gelmiş olan. Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi.
Tekabül : Karşılık olma, karşılama, yerini tutma. Karşı olum.
Önlemek : Ortaya çıkan veya çıkacağı düşünülen bir tehlikeyi durdurmak, önüne geçmek. Bir şeyin olmasına veya yapılmasına engel olmak.
Durdurmak : Durmasını sağlamak.
Ödemek : Bir şey karşısında fedakârlık etmek, bir şey elde etmek için özveride bulunmak. Bedelini vererek bir zararı karşılamak, tazmin etmek. Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek. Bir işin, bir görevin karşılığını vermek. Bir alışverişte alınan şeyin karşılığını alacaklıya vermek. Bir iş, bir kuruluş harcanan, yatırılan parayı çıkartmak, itfa etmek.
Karşı : -e doğru. Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi. Ön, kat, huzur. Yüzünü bir şeye doğru çevirerek. Bulunan yere göre önde, ileride olan. Karşılık olarak, mukabil. Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı. İçin, hakkında. Karşıt, zıt, muhalif.
Savmak : Sıkıcı bir durumu geçirmek, atlatmak, savuşturmak, defetmek. İstenmeyen birini yanından uzaklaştırmak. Geçirmek. Vakti geçmek. İşleyip geçmek, etki etmek.
Karşılamak ile ilgili Cümleler
- Karşılamak için bir teslim tarihim var.
- Misafirlerimizi karşılamak için kapıda durduk.
- Yoksul adam diğer insanlardan bağımsızdır ve yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Zengin adam ise kendi ihtiyaçlarında bağımsızdır ama diğer insanların ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır.
- Paul beni karşılamak için Roma'ya geldi.
- Tom'u karşılamak için buradayız.
- Bizi karşılamak için koşarak gara geldi.
- Kırkılan bu yünler köy halkının çeşitli ihtiyaçlarını karşılamaktadır.
- Ali Mary'nin uçağını karşılamak için oradaydı.
Diğer dillerde Karşılamak anlamı nedir?
İngilizce'de Karşılamak ne demek? : v. meet, greet, welcome, answer, provide, satisfy, supply, make amends, compensate, counterbalance, counterpoise, countervail, fulfil, fulfill, provision, recompense, recoup, take
Fransızca'da Karşılamak : accueillir, contre-balancer, faire accueil à, récompenser, répondre à, satisfaire à, subvenir à, traiter
Almanca'da Karşılamak : v. begegnen, bewillkommnen, empfangen, entgegenkommen, entsprechen, zujubeln
Rusça'da Karşılamak : v. встречать, уравновешивать, удовлетворять, встретить, удовлетворить
Bu kısımda Karşılamak nedir? Karşılamak ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Karşılamak tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Karşılamak hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.