Alış nedir, Alış ne demek

Yerel Türkçe anlamı:

Alıç ağacı ve meyvası

Biyoloji'deki anlamı:

[Bakınız: alıç]

Alış hakkında bilgiler

Alış (İngilizce: Alysh, Türkmence/Kırgızca: Alış/Алыш) Orta Asya Türklerinin geleneksel güreşidir. Alışmaktan gelen Alış kelimesi Türkmence ve Özbekçede Kazanmak ve başlamak anlamındadır.

Bu güreş türünde güreşçiler rakiplerinin kuşak adı verilen kumaş kemerini tutarak karşı tarafı devirmeye çalışır.

Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve İran’ın Türkmen bölgelerinde (Türkmensahra'da) çok yaygın olan bu güreş 1990. Yılda dünyaca tanındı.

Bu sporun kuralları Kırgızistanlı Bayaman Erkinayev, Özbekistanlı Nasir Azizov, Litvanyalı Vilta Kenta Tas ve İran Türkmenlerinden Abdulkerim Sudi tarafından yazıldı.

Alış ile ilgili Cümleler

  • Ailecek yenen yemeklerde, konserlerde, kalabalık şölenlerde, kalabalıkta ve gürültüde sohbet etme alışkanlığımız eskiden kalma bir adet.
  • "Benimle Fransızca da konuş, sadece Almanca değil!" "Hayır, çünkü bir kez başlarsam bu bir alışkanlık olacak ve ben nasıl Almancamı geliştireceğim?"
  • Sen hiç alışveriş yaparken hastalanan kadın gördün mü? Göremezsin, çünkü, eve gelir evde hastalanır, alışverişini yarım bırakmaz.
  • Madem para ile sen ilgileniyorsun bana hibe versene bizde geleneksel alışkanlıktır hibe almak, bir dünya turuna çıkıp geri geleyim.
  • "Alışverişinizden mutlu değilseniz, istediğiniz zaman iade edebilirsiniz." "Bu sözü yazılı olarak alabilir miyim?"
  • Bir dil ne kadar çok ülkede konuşulursa, yerli konuşanı gibi ses çıkarmak o kadar daha az önemlidir, çünkü o dilin konuşanları değişik lehçeler duymaya alışkındır.
  • Çalışanların alışkanlıklarından biri sarhoş olmak ve ertesi güne kadar sefil hayatlarını unutmak için iş gününün sonunda bir barda ya da restoranda toplanmaktır.
  • Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
  • Nihai terfinizi aldığınız zaman, nihai alışverişinizi yaptığınız zaman, mükemmel evinizi satın aldığınız zaman, birikim yapıp maddi güvencenizi sağladığınız zaman ve başarı merdivenlerinin basamaklarına tırmanıp gelebileceğiniz en yüksek noktaya geldiğinizde heyecanınız da kaybolur ve kaybolacaktır. Peki ya sonra ne olacak? Yolun sonunu görebilmek için daha ne kadar çaba sarf etmek zorundasınız? Eminim anlıyorsunuzdur; hiçbir zaman yeterli olmayacak. Öyleyse kendinize şu soruyu sormak zorundasınız: Önemli olan nedir?
  • Klas ve farklı olmak için Hawaii tişörtümü ve yeşil şortumu giymeyi tercih ettim, ama çabucak beyaz gömlek ve siyah pantolona alıştım.
 

Alış kısaca anlamı, tanımı:

Alış fiyatı : Bir mal için alım karşılığı ödenen para ve üretim gereçleri fiyatı.

Alışveriş : İlişki, münasebet. Satın alma ve satma işi, alım satım, iş, muamele, ahzüita, aksata, pazar.

 

Efektif alış : Bir yabancı para biriminin ulusal para birimi türünden belirlenen fiyatıyla alımı.

Alışık : Herhangi bir duruma alışmış olan.

Alışık olmak : Alışkın olmak.

Alışıklık : Alışık olma durumu.

Alışılma : Alışılmak işi.

Alışılmak : Bir şeye alışmış duruma gelinmek.

Alışılmamış : Nadir, bilinmeyen, az rastlanan.

Alışılmamışlık : Alışılmamış olma durumu.

Alışılmış : Her zamanki, mutat.

Alışılmışlık : Alışılmış olma durumu.

Alışkan : Alışkın.

Alışkanlığında olmak : İyice alışık bulunmak, huy hâline getirmek.

Alışkanlık : İç ve dış etkilerle hep aynı biçimde gerçekleşmesi sonucu beliren şartlanmış davranış. Yakınlık, arkadaşlık, ünsiyet. Bir şeye alışmış olma durumu, alışkınlık, alışmışlık, alışkı, itiyat, huy, meleke, ünsiyet, yordam.

Alışkanlık edinmek : Bir şeyi sürekli yapar olmak, itiyat edinmek.

Alışkanlık haline getirmek : Bir şeyi sürekli yapar olmak.

Alışkanlıktan kopamamak : Belli bir huydan vazgeçememek, alışıklığı bırakamamak.

Alışkı : Alışkanlık.

Alışkı edinmek : Alışkanlık durumuna getirmek.

Alışkın : Bir şeye veya bir şey yapmaya alışmış olan, alışkan, alışmış.

Alışkın olmak : İyice alışmış olmak, yabancılık çekmemek.

Alışkınlık : Alışkanlık.

Alışma : Alışmak işi, istinas, ülfet.

Alışmak : Bir işi tekrarlayarak kolaylıkla yapabilmek. Tutuşmak, yanmaya başlamak. Yadırgamaz duruma gelmek. Sürekli ister olmak, bağımlılık kazanmak. Evcilleşmek, ehlîleşmek. Bağlanmak, ısınmak. Uyar duruma gelmek, intibak etmek.

Alıştırma : Alıştırmak işi. Vücudun gücünü ve dayanıklılığını artırmak için yapılmış olan uygulama, hazırlık çalışması, idman, egzersiz, antrenman. Bir araç motorundan tam verim elde edilebilmesi için ilk dönemlerinde yüksek devirde düşük hızda çalıştırılması, rodaj. Bir beceriyi, bilgiyi kazanmak için yapılmış olan tekrar, temrin, talim, egzersiz.

Alıştırmak : Uyar duruma getirmek. Alışmasına yol açmak.

Alışveriş sigortası : Kredi kartı ile satın alınan eşyanın belirli bir sürede hasara uğraması veya çalınması durumunda poliçe maddelerine göre sağlanan güvence.

Alışveriş yapmak : Alım satım işini gerçekleştirmek.

Alışverişe çıkmak : Alım satım işi için çarşıya gitmek.

Alışverişi kesmek : Biriyle ilgisi kalmamak.

Ağız alışkanlığı : Bir sözü istem dışı olarak sürekli tekrar etme. Bir sözü sık sık kullanma durumu.

Ayağı alışmak : Bir yere sürekli gitmek.

Dili alışmak : Çok kullandığı bir söze alışmak.

Dost ile ye iç alışveriş etme : "alışverişte iki taraf da kendi çıkarını düşündüğünden iki dost arasındaki alışveriş dostluğu bozabilir" anlamında kullanılan bir söz.

Dostlar alışverişte görsün : "gösteriş olsun, iş görüyor densin (diye)" anlamında kullanılan bir söz.

Dostluk başka alışveriş başka : "iki kişi arasındaki dostluk, alışverişte birinin ötekine özverili davranmasını gerektirmez" anlamında kullanılan bir söz.

Dostluk kantarla alışveriş miskalle : "iş ilişkilerine dostluk karıştırılmamalıdır" anlamında kullanılan bir söz.

Dostluk okkayla alışveriş dirhemle : "dostluğun değeri ölçülemez, alışverişse ölçülü yapılmalı" anlamında kullanılan bir söz.

Düşünce alışverişi : Karşılıklı görüş bildirme, fikir teatisi.

El alışkanlığı : Bir iş veya hareketin birçok kez yapılması ile kazanılan özellik, ustalık, maharet.

Eli alışmak : Herhangi bir davranışı âdet edinmek. bir işte uzluk, ustalık kazanmak.

Gözü alışmak : Bir şey ilk etkisini yitirmek, yadırganmaz olmak. önceden iyi göremediği bir şeyi sonradan görür olmak.

Kanat alıştırmak : Bir işe alışmaya çalışmak.

Pazarlıklı alışveriş : Pazarlaşmak suretiyle yapılmış olan alım satım.

Ter alıştırmak : Terinin biraz kurumasını beklemek.

Yer alıştırmaları : El ve bütün vücut bölümleri için, yeri bir dayanak yüzeyi veya bir tür araç gibi kullanarak düzenlenen hareketler.

Türkmen : Yörük. Türkmenistan Cumhuriyeti'nde ve Irak'ta yaşayan Türk soyundan bir halk ve bu halktan olan kimse.

Orta : Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer. Yeniçeri Ocağında tabur. Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm. İyi ile kötü arasındaki durum. Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre. Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer. Öğretimde, öğrencinin değerlendirilmesinde geçer not ile iyi arasındaki derece. Ne uzun ne kısa, midi. Her iki yanında kendi türünden aynı nitelikte nesneler, durumlar bulunan. Defterde, bir araya getirilmiş belli sayıda yaprakların oluşturduğu bölümlerden her biri. Çankırı iline bağlı ilçelerden biri. Ne büyük ne küçük, midi. Orantı. Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş. İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat. Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen.

Asya : Dünya üzerinde yer alan kıtalardan biri.

Türk : Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan soy ve bu soydan olan kimse.

Geleneksel : Geleneğe dayanan, gelenekle ilgili olan, ananevi, tradisyonel.

Güreş : Belli kurallar içinde, güç kullanarak iki kişinin türlü oyunlarla birbirinin sırtını yere getirmeye çalışması.

Kelime : Anlamlı ses veya ses birliği, söz, sözcük.

Alma : Almak işi, ahiz, derç, ittihaz, kabız. Bir iş adamının veya profesyonel sporcunun para karşılığı başka bir işe veya kulübe geçmesi, transfer.

Alış değeri : Satılan özdek karşılığında satış değerine eşit olan para.

Alış ederi : Bir mal için alım karşılığı ödenen para ve üretim gereçleri ederi.

Alış giderleri sayışımı : Alınan mal satılabilir duruma gelinceye dek yapılan giderleri saptayan sayışım.

Alış kuru : Döviz işlemi yapan kurumların döviz satın almak için ulusal para cinsinden belirledikleri fiyat.

Alış sayışımları : Satın alınan mala ilişkin tümdeğerin saptanabilmesi için tutulan geçici sayışım.

Alışabilme : Alışabilmek işi.

Alışabilmek : Alışma yeteneği veya olasılığı bulunmak. İlgili cümle: "“Anasının ölümüne çok zor alışabildi, çok zor inanabildiğinden.”" N. Hikmet.

Alışagelme : Alışagelmek işi.

Alışagelmek : Alışılmış olmak.

Alışcıl : Alışılmış süreç ya da davranışlara ilişkin.

Diğer dillerde Alış anlamı nedir?

İngilizce'de Alış ne demek? : n. buying, taking, receiving, reception

v. be in the habit of doing

v. get used to, get accustomed to smth., accommodate oneself, addict, acclimate, acclimatize, accommodate, adjust, drop into a habit, become inured to, orient oneself, orientate oneself, become reconciled to, reconcile oneself to, school oneself to

Almanca'da Alış : Kaufen; Einlaß

Rusça'da Alış : n. покупка (F)

adj. покупной