Palya nedir, Palya ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Kalafatçılıkta, üstüpüleri tahtaya parmak yardımıyla yerleştiren çatal biçiminde demir araç.

Palya ile ilgili Cümleler

  • Kamara temizdi, yastık ve çarşaf kılıfları bembeyazdı. Eğlence programı harikaydı, palyaçolar ve genç kızlar çocukları eğlendirdiler.
  • Küçük çocuk palyaço görünce, o, dilini yuttu.
  • Hiç sana nasıl bir sirk palyaçosu olduğumu söyledim mi?
  • Palyaçolar da ağlar.
  • Kıyafeti bir beyefendininki gibi ama konuşması ve davranışı bir palyaçonunki gibi.
  • Büyük kırmızı burunlu komik bir palyaço gördüm.
  • Bende palyaço korkusu var.
  • Palyaçolardan korkuyorum.
  • Palyaço kasıtlı olarak düştü.
  • Palyaço komik bir yüz yaptı.
  • Köpekbalığı, palyaço balığını kovalıyor.
  • Arkadaşım gerçekten bir palyaço.

Palya ile ilgili Atasözü veya Deyim

palyaço gibi : gülünç olacak derecede acayip kılıklı.

Palya tanımı, anlamı

Palyata komedyası : Konularını antik Yunan yapıtlarından alan Roma komedyasına verilen ad. Yeni Komedya'nın bütün tipleri palyata komedyasına geçmiştir. "Yunan Mantosu" anlamındaki "Pallium" sözcüğünden gelen bu terim, Roma tiyatrosunda Yunan giysi, töre ve konularından etkin bir akımın, adıdır, olaylar hep Yunanistan'da geçer. (Örn. Plautus komedyaları) (bk. fabula.)

 

Palyatif etki : İlacın hastada nedene yönelik tedavi sağlayamaması, bazı belirtileri hafifletici veya ortadan kaldırıcı etki oluşturması.

Palyatif tedavi : İlaçlarla hastalığın nedenini ortadan kaldırmadan semptom ve belirtilerini ortadan kaldıran tedavi biçimi, semptomatik tedavi.

Palyaço : Kendisini seyredenleri güldüren ve eğlendiren, acayip kılıklı, yüzü aşırı ve komik biçimde boyalı oyuncu.

Palyaçoluk : Palyaço olma durumu. Tavır ve davranışta güldürücülük. Palyaçonun yaptığı iş.

Palyatif : Geçici. Geçiştirici.

Kalafatçılık : Kalafatçının yaptığı iş.

Kalafatçı : Gemi ve kayıklarda kalafatlama işini yapan kimse. Kalafat yapan ya da satan kimse.

Kalafat : Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi. Aşağısı dar, yukarısı geniş bir tür yeniçeri başlığı. Onarma, tamir etme. Osmanlı Devleti'nde vezir veya yüksek mevkide devlet adamlarının giydikleri bir başlık.

Yardım : Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet. Etki. Bir ülkeye bağış veya ödünç olarak verilen para ve ihtiyaç maddeleri. İşlerin daha etkin ve verimli olabilmesi için sağlanan katkı, destek. Bağış, iane.

Kalafa : Büyük alan. Büyük ev. Yıkık dökük, yıkıntı.

Üstüpü : Gemi kalafatında, işliklerde, buharlı makinelerde, temizlik işlerinde, otomobilcilikte kullanılan didilmiş kendir.

Parmak : İnsanda ve bazı hayvanlarda ellerin ve ayakların son bölümünü oluşturan, boğumlu, oynak, uzunca organların her biri. Koyu sıvılara daldırıp çıkarıldığında bu organa bulaşan miktar kadar olan. İnç. Eni bu organ kadar olan. Bir işe karışmış olma ilgisi. Bir tekerleğin merkezinden çemberine kadar uzanan çubukların her biri. Arşının yirmi dörtte biri.

 

Biçim : Biçme işi. Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format. Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu. Yakışık alan şekil, uygun şekil. Herhangi bir şeyin benzeri. Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form. Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil. Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl. Tarz.

Yardı : Ceza.

Çatal : İki veya daha çok kola ayrılan değnek. Dirgen. Bir tür olta iğnesi. Ucu kollara ayrılmış. İki anlamlı, iki türlü anlaşılabilir. Dallı olan şeylerin her kolu. Yemek yerken kullanılan iki, üç veya dört uzun dişli çoğunlukla metal araç. İki taraflı. Yol, ağaç gibi kollara ayrılan şeylerin ayrılma yeri.

Demir : Atom numarası 26, atom ağırlığı 55,847, yoğunluğu 7,8 olan, 1510 °C'de eriyen, mavimtırak esmer renkte, özellikle çelik, döküm ve alaşımlar durumunda sanayide kullanılmaya en elverişli element (simgesi Fe). Bu elementten yapılmış parça. Bu elementten yapılmış. Ayakkabı topuğuna veya ayakkabı burnuna aşınmayı önlemek için çakılan, özel olarak yapılmış madenden parça. Çıpa. Güçlü, kuvvetli, sert.

Tahta : Çeşitli işlerde kullanılmak üzere düz, enlice, uzun ve az kalın biçimde işlenmiş ağaç parçası. Bu ağaçtan yapılmış. Çimlenen tohumlar için bahçede hazırlanan uzun tarh. Bu malzemeden oluşmuş yüzey, döşeme, ağaç. Sebze bahçelerinde ayrılan küçük yer. Kara tahta.

Araç : Bir iş yapmakta veya sonuçlandırmakta gücünden yararlanılan nesne. Kastamonu iline bağlı ilçelerden biri. Kişiler veya nesneler arasında bağlantı sağlayan şey, vasıta. Taşıt.

Taht : Hükümdarların oturduğu büyük, süslü koltuk. Hükümdarlık makamı, hükümdarlık.

Diğer dillerde Paludina anlamı nedir?

İngilizce'de Paludina ne demek ? : paludina