Bakıp görmek nedir, Bakıp görmek ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Bir işin, bir isteğin yerine getirilmesi için çare araştırmak: Gayrı sen bilin, bak gör bu işimi bitir.

Yardım etmek, kollamak: Senden başga bakıp göreni yoh.

Bakıp görmek anlamı, tanımı

Bakı : Özellikle dağlık yörelerde bir yamacın güneş ışınlarına, güneye veya kuzeye karşı konumunu belirleyen, bunun sonucu olarak da doğal şartlarını tespit eden durumu. Denetleme. Fal

Görme : Görmek işi, rüyet.

Görmek : Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek. Çok değer vermek. Gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak. Karşılaşmak, rastlaşmak. Bir işleme uğramak. Kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak. Yanına gidip konuşmak. Gezmek. Almak. Anlamak, kavramak, sezmek. Belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak. Bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek. Ziyaret etmek. Saymak, herhangi bir şey gibi görmek. Vermek. Bir şeye erişmek. Yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak. Sahne olmak, geçirmek. Yapmak, etmek. Takım arkadaşlarından en uygun olanına pas atmak.

Araştırmak : Birini veya bir şeyi bulmak için bir yeri gözden geçirmek. Bilimde ve sanatta yöntemli çalışmalar yapmak. Bir gerçeği ortaya çıkarmak için aramalarda bulunmak, sormak, soruşturmak.

 

Araştırma : Araştırmak işi, araştırı, istikşaf, taharri, tetkik. Bilim ve sanatla ilgili olarak yapılmış olan yöntemli çalışma, araştırı.

Getirilme : Getirilmek işi.

Kollamak : Olmasını, ortaya çıkmasını beklemek, gözetmek. Göz önünde tutmak, gözlemek. Korumak, gözetmek.

Kollama : Kollamak işi.

Yerine : Bir şeyin veya bir kimsenin yerini almak üzere. Başkasının adına. Alegori.

Getiri : Faiz. Yarar. Kazanç.

Yardım : Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet. Etki. Bir ülkeye bağış veya ödünç olarak verilen para ve ihtiyaç maddeleri. İşlerin daha etkin ve verimli olabilmesi için sağlanan katkı, destek. Bağış, iane.

Başga : Başka.

Bilin : Balçık ve elenmiş saman karıştırılarak yapılan, tahıl saklamaya yarayan kap.

Sende : Kilerde üstüne tahıl konulan genişçe raf, musandıra.

Yardı : Ceza.

Gayrı : Başka, diğer. (ga'yrı) Artık, bundan böyle.

Gören : Ağaçlardan elde edilen bir çeşit zamk. Kızılcık.

Etmek : Bir işi yapmak. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Demek, söylemek. Eşit değer kazanmak. Birini bir şeyden yoksun bırakmak. Küçük ya da büyük abdestini yapmak. Bulmak, erişmek. Herhangi bir değerde olmak. Kötülükte bulunmak.

Yeri : Yürü. Utanmaz: Yêriliğin cezasını çekti.

Etme : Etmek işi.

Diğer dillerde Bakımcı yetki belgesi anlamı nedir?

Osmanlıca Bakımcı yetki belgesi : ihtimamcı lisansı