Burkaçlamak nedir, Burkaçlamak ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Dokunacak ipliği bir zaman ıslattıktan sonra iyi bükmek suretiyle suyunu sıkmak ve öylece bırakmak.

Burkaçlamak tanımı, anlamı

Burkaç : Dolaşık, çapraşık, eğri büğrü, eğri. Su çevrisi, girdap. Bol yetişen, feyizli. Altın bilezik. [Bakınız: burgaç]

Suretiyle : Yoluyla, biçimiyle.

Bir zaman : Geçmiş zamanda, eskiden, vaktiyle. Belirli bir süre, biraz.

Bırakmak : Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak. Yanına almamak, yanında götürmemek. Koymak. Bıyık ya da sakal uzatmak. Bir işi başka bir zamana ertelemek. Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak. Bakılmak, korunmak için vermek. Kötü bir durumda terk etmek. Ayrılmak, terk etmek. Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak. Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek. Saklamak, artırmak. Sarkıtmak. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek. Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak. Boşamak. Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek. Sınıf geçirmemek, döndürmek. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek. Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek. Engel olmamak. Unutmak. Sahiplik hakkını başkasına vermek.

Bırakma : Bırakmak işi.

 

Öylece : O biçimde, tam öyle. Öylelikle.

Bükmek : Sertçe çevirmek, kıvırmak. Birkaç tel ipliği burarak sarmak. Eğmek. Döndürmek. Katlamak.

Sıkmak : Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak. Yalan söylemek. Basınçlı bir araçla fışkırtmak, püskürtmek. Sıkıntı vermek. Baskı altına almak, üzmek, bunaltmak, zorlamak. Dar gelmek. Silahla ateş etmek. Bir şeyin suyunu, yağını, sıvı kısmını basınçla çıkarıp akıtmak.

Zaman : Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit. Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit. Çağ, mevsim. Dönem, devir. Bu sürenin belirli bir parçası, vakit. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram. Belirlenmiş olan an. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı.

Suret : Görünüş, biçim. Yüz, çehre. Resim, fotoğraf. Yazı ya da resim kopyası, nüsha. İslam felsefesinde, varlığın görünen yanı, beş duyu ile algılanan yönü. Biçim, yol, tarz.

Sonra : Daha ileri bir zamanda, müteakiben, önce karşıtı. Arkadan gelen bölüm ya da zaman. Daha uzak ve ileri bir yerde. Yoksa, aksi hâlde. Makam, sıra, değer ve önemde arkada oluşu bildiren bir söz.

Sıkma : Sıkmak işi. Dar bir tür kadın yeleği. Sımsıkı bağlanmış. Bir tür pantolon ya da şalvar. Bayat ekmeğin su ile ıslatılıp sıkılmasıyla elde edilen malzemeyi un, tuz ve suyla yoğurup hamur durumuna getirdikten sonra arasına kavrulmuş soğan, peynir konularak pişirilen bir yemek. Sıkılmaya, suyu alınmaya elverişli (portakal).

 

Bükme : Bükmek işi. Bükülmüş kaytan ya da iplik. Vücudun bir bölümünü yanındaki bölüm üzerine kıvırma, germe karşıtı.

Bıra : Birader, kardeş. Bu yer, bk. bire, bura.

Suyu : İnanışa göre ölüp gömüleceği yere bilmeden gitmek.

Zama : Üzengi kayışı. Çarkta bükülürken iki kazık arasında birbirine eklenerek katlanan kıl ipi katlarından her birinin boy ölçüsü. Enişte. Güvey.

Öyle : Onun gibi olan, ona benzer. O yolda, o biçimde, o tarzda. İçinde "ne, nasıl" vb. sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatan bir söz. (ö'yle) O denli, o kadar, o derece.

Doku : Bir vücudun veya bir organın yapı ögelerinden birini oluşturan hücreler bütünü, nesiç. Bir bütünün yapısı ve özelliği.

Sure : Kur'an'ın yüz on dört bölümünden her biri.

İyi : İstenilen, beğenilen nitelikleri taşıyan, beğenilecek biçimde olan, kötü karşıtı. Yerinde, uygun. Bol, çok, aşırı. Doğru olan. Öğrencinin değerlendirilmesinde kullanılan orta ile pekiyi arasındaki not. Uğurlu, hayırlı, iyilik getiren. Esen, sağlıklı. İstenilen, beğenilen, yerinde, yararlı, uygun bir biçimde. Yeterli, yetecek miktarda olan.

Diğer dillerde Burjuva oyunu anlamı nedir?

Almanca'da Burjuva oyunu ne demek ? : bürgerliches drama