Fille nedir, Fille ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Hayvana yük sarmak için ip ya da urgandan yapılan askı.

Teknik terim anlamı:

Kapı mandalı.

Fille ile ilgili Cümleler

  • Rusya, fillerin olduğu bölümdür.
  • Filler üç farklı türe ayrılır.
  • Bu kitap fillerin 100 yaşından daha fazla yaşadığını söylüyor.
  • Afrika fillerinin, Asya fillerinden daha büyük kulakları var.
  • Rusya, fillerin vatanıdır.
  • Filler dişleri için öldürüldü.
  • Filler nesli tükenmekte olan bir türdür.
  • Sen filleri seversin.
  • Filler heybetli hayvanlardır.
  • Filler çok temizdir.Onlar kendileri yıkanır.
  • Maç spikerleri vuvuzelaların seslerini "rahatsız edici" ve "şeytani" gibi çeşitli şekillerde tarif ettiler ve onu "gürültücü fillerin izdihamı", "sağır eden çekirge sürüsü", "katliam yolundaki bir keçi", "çok kızgın arılarla dolu büyük bir kovan" ve "hızlı ördek"'e benzettiler.
  • Filler tepişir çimenler ezilir.
  • Filler su içer.

Fille tanımı, anlamı

Filleke : Çocukların oyun oynadıkları yassı taş

Fillemek : Kapıyı sürgülemek, kilitlemek.

Filler halat : Çelik halatlarda iç ve dış katlar arasında, iç kattaki tel sayısı kadar ince dolgu teli bulunan sarmal yapıdaki halat.

Kapı mandalı : Kapının kapalı tutulmasına yarayan demir veya tahtadan araç.

Mandal : Kapı vb. şeyleri kapalı tutmaya yarayan, döner tahta veya metal parça. Ut, kanun, keman vb. çalgıların tellerini geren düğme. Evlek. İpe serilen çamaşırı tutturmak için kullanılan yaylı kıskaç.

 

Hayvan : Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık. At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık. Kızılan bir kimseye söylenen bir söz. Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse).

Sarmak : Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek. Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek. Şerit, ip vb. şeyler dolaşmak. Bir şeyi başka bir şeyin içine koyup onunla kaplamak. Hoşuna gitmek, zevkini okşamak. Kucaklamak. Yumak yapmak. Bir görev veya işin yerine getirilmesini başkasına yüklemek. Sarılıp tırmanmak. Sözle saldırmak, tedirgin etmek. Saldırmak, hücum etmek. Kâğıt veya bir bitki yaprağıyla dürmek. Örtmek. Taşıt tırmanmak, yükseğe doğru çıkmak. Dolayında yer almak. Yayılıp etkisi altına almak, kaplamak.

Ya da : Seçeneği, çeşitliliği veya tercihi belirten bir söz.

Hayva : Ayva. Tenekeyi lehimlemek için kullanılan bakır ya da demir araç. [Bakınız: hayva demiri].

Urgan : Keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma maddelerinden yapılmış olan ince halat.

Sarma : Sarmak işi. Lahana, pazı ve üzüm yaprağının hazırlanan içle sarılmasıyla yapılmış olan etli veya zeytinyağlı yemek. Bir ayakta alınan, paralel veya dik olarak dikmelerin üzerine yerleştirilen direk. Saran, içine alan şey, zarf. Sarılarak yapılan. Çevirme.

Manda : Geviş getirenlerden, derisinin rengi siyaha yakın, uzun seyrek kıllı bir hayvan, su sığırı, camız, kömüş (Buffelus). Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bazı az gelişmiş ülkeleri, kendi kendilerini yönetecek düzeye eriştirip bağımsızlığa kavuşturuncaya kadar Birleşmiş Milletler Cemiyeti adına yönetmek için bazı büyük devletlere verilen vekillik.

 

Yapı : Barınmak veya başka amaçlarla kullanılmak için yapılmış her türlü mimarlık eseri, bina. Yapma, oluşturma, ortaya konulma, meydana getirme. Bütünün bir araya getirilişinde uyulan dizge, strüktür. Ögeleriyle somut bağımlılığı olan bütün. Parçaları ve ögeleri arasında yasaya uygunluk, durağan bağlar ve karşılıklı ilişkiler bulunan dizge veya bütün, strüktür. Yapılmakta olan konut, yol, köprü vb. inşaat, konstrüksiyon. Canlı bir varlığın ruh veya beden özelliklerinin tümü, bünye, strüktür. Bir hücrede, bir dokuda, karmaşık oluşumlu bir organizmada elemanların düzeni.

Askı : Üzerine herhangi bir şey asmaya yarar nesne. Elbise, gömlek, tişört, ceket gibi elbiselerin kırışmadan düzgün bir biçimde elbise dolabına asılması için insan omzu biçiminde tasarlanmış, bazılarının altında pantolon asmak için düz bir çıta, bazılarının her iki kenarında etek asmak için çengel bulunan alet, elbise askısı. Saz şairleri arasında yapılmış olan deyiş yarışında üstün gelene verilmek için duvara asılan kumaş, tabanca vb. ödül. İpek böceğinin kozasını sarması için yanına konulan çalı çırpı. Düğünlerde geline yakınları tarafından takılan hediye. Artırma, eksiltme vb. resmî iş ilanlarının ilgili daire duvarında belli bir zaman süresince asılı durması. Kadınların kullandığı altın dizisi veya zincirli mücevherat. Hastanelerde kırık kol veya bacakların asılarak tutturulduğu araç. Gelinin odasına asılan süs. Yeni yapılmış olan yapıların çatısına, ev sahibi tarafından usta için veya düğün arabalarına düğün sahibi tarafından arabacı için armağan olarak asılan kumaş. Pantolon veya giysilerin düşmesini önlemek için omuzdan aşırılan bağ. Çay, kahve taşımaya yarar kahveci tepsisi, fener. Saklanmak için tavana asılmış dizi veya hevenk.

Urga : Yufka açılırken, hamurun tahtaya yapışmaması için kullanılan kalın un.

İçin : Amacıyla, maksadıyla. Düşüncesince, kendince, göre. Özgü, ayrılmış. Ant deyimleri yapan bir söz. Karşılığında, karşılık olarak. Oranla, göz önünde tutulursa. Uğruna, yoluna. -den dolayı, -den ötürü. Neden ve sonuç belirten bir söz. Hakkında. Süre belirten bir söz.

Kapı : Bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı. Osmanlı Devleti'nde resmî görev yeri. Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat. Gelir, geçim, kısmet sağlayan yer, kaynak veya imkân. Ev gezmesi için gidilen yer. Devlet dairesi. Tavla oyununda iki pul üst üste getirilerek karşı oyuncunun o haneyi kullanmasına engel olunan yer. Sadece bir konuda yoğunlaşmış bilgilerin yer aldığı Genel Ağ sayfası, portal. Gidere yol açan gereksinim.

Yük : Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi. Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev. Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı. Yüklük. Yüz bin kuruşluk mal veya tutar. Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar. Eşya. Bir şeyin ağırlığı. Doğacak bebek. Tedirginlik veren şey, engel.

İp : İplik. Asarak öldürme cezası.

Ya : "Ey, hey" anlamlarında bir seslenme sözü. Bazı çekimli zamanlardan sonra gelerek anlamı pekiştiren, kuvvetlendiren bir söz: Yediydin ya. Oturmuşum ya. Şaşma, şaşkınlık bildiren bir söz. Bilinen, görülen, hatırlanıp anlatılan bir olay dolayısıyla da sorulan başka bir konu için kullanılan bir söz. Gereklik ve onay bildiren cümlelerde yargının onaylandığını bildiren bir söz. Cevap niteliğinde olan cümlenin sonuna getirildiğinde asıl yargının arkadan gelen cümle ile anlatılacağını belirten bir söz. Evet. Dilek ve geniş zaman kiplerinde yargıyı güçlendiren bir söz. Bir düşüncede sıra ile yer alan ayrı cins ögelerden biri ötekilerden üstün görüldüğünde "hele, özellikle" anlamlarında kullanılan bir söz. Bir düşüncenin karşıtı düşünülürken kullanılan bir söz.

Diğer dillerde Filizlenme sıcaklığı anlamı nedir?

İngilizce'de Filizlenme sıcaklığı ne demek ? : recrystallisation temperature