Horaklamak nedir, Horaklamak ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Yemeği, kürek biçiminde durulup bükülen yufka ekmeğin içine doldurarak yemek.

Büyük lokmalarla kabaca yemek.

Değneği ucundan tutup uzaklara fırlatmak.

Horaklamak anlamı, kısaca tanımı

Horak : Küçük kürek biçiminde bükülerek kaşık gibi yemek yenilen yufka etmeği. Vücut. Boynuz

Hora : Birçok kişi tarafından el ele tutuşarak oyun müziği eşliğinde oynanan bir halk oyunu.

Yufka ekmeği : Pideden daha ince açılan bir çeşit ekmek.

Fırlatmak : Hızla atmak, bulunduğu yerden dışarı atmak.

Fırlatma : Fırlatma işi. Kol ve bacağın vücudun orta çizgisinden türlü yönlere, son eklemine kadar hızla ve gergin olarak uzaklaştırılması.

Ucundan : Yüzünden, nedeniyle: El denli ekmek ucundan bu kahrı çekiyorum. İçin, sebebiyle, sebepten, -den dolayı, yüzünden. [Bakınız: ucunuzdan].

Durulu : Çobanaldatan kuşu.

Kabaca : İrice, büyükçe. (kaba'ca) Yaklaşık olarak. (kaba'ca) Kaba bir biçimde.

Yemek : Yemek yeme, karın doyurma işi. Kandırmak. Isırmak. Gücünü kırmak, perişan etmek, mahvetmek. Ağızda çiğneyerek yutmak. Harcamak, tüketmek, bitirmek. Aşındırmak, kemirmek, oymak, delmek. Harcanmak, kullanılmak, sarf edilmek. Birine alacağını vermemek, ödememek. Batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak. Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam, ekmek. Günün belli saatlerinde yenilen besin. Yasal yoldan cezalandırılmak. Konuklara yiyecek verilerek yapılmış olan ağırlama. Hoşa gitmeyen kötü bir duruma uğramak, tutulmak. Başkasının parasını harcamak. Hakkı olmayan ve kendisine yasak edilmiş bulunan bir şeyi kabul etmek. Sürekli üzmek, tedirgin etmek.

 

Yufka : Oklava ile açılan ince, yuvarlak hamur yaprağı. Sacda pişen bir ekmek türü. Zayıf, ince, dayanıksız.

Durul : Tortu. “Berrak, saf duruma gel” anlamında kullanılan bir isim”.

Biçim : Biçme işi. Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format. Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu. Yakışık alan şekil, uygun şekil. Herhangi bir şeyin benzeri. Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form. Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil. Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl. Tarz.

İçine : İçin edatı.

Fırla : Topaç, değirme denilen çocuk oyuncağı.

Lokma : Ağza bir defada alınıp götürülen yiyecek parçası, sokum. Yemek. Türlü kalınlıktaki cıvataları, boşluğuna geçirip sökmeye veya sıkıştırmaya yarayan metalden alet. Lokma tatlısı. Genellikle haksız olarak ele geçirilen mal veya para.

Büyük : Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı. Büyük abdest. Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş. Önemli. Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram). Makam, rütbe, derece bakımından daha üst olan kimse. Üstün niteliği olan. Niceliği çok olan.

Kürek : Toprak, kömür vb.ni bir yerden bir yere alıp atmaya, taşımaya yarayan ve yayvan bir bölümü, buna bağlı uzun bir sapı bulunan araç. Kürek cezası. Küçük deniz teknelerini yürütmeye yarayan, bir ucu yassı, uzun ağaç.

 

İçin : Amacıyla, maksadıyla. Düşüncesince, kendince, göre. Özgü, ayrılmış. Ant deyimleri yapan bir söz. Karşılığında, karşılık olarak. Oranla, göz önünde tutulursa. Uğruna, yoluna. -den dolayı, -den ötürü. Neden ve sonuç belirten bir söz. Hakkında. Süre belirten bir söz.

Ekme : Ekmek işi.

Duru : Bulanıklığı olmayan, temiz, berrak. Pürüzsüz (ten). Arınmış, karışık olmayan (dil, üslup vb.).

Diğer dillerde Hoppegartenöksürüğü anlamı nedir?

İngilizce'de Hoppegartenöksürüğü ne demek ? : hoppegarten cough