İnmek nedir, İnmek ne demek

"İnmek" ile ilgili cümleler

  • "Dağdan kurt indi."
  • "Sağ tarafına inmiş."
  • "Bünyamin, gücünün yettiği kadar hızlı yürüyüp Haliç'e indi." - İ. O. Anar
  • "Gemi baş döndüren zaferli bir gürültüyle indi sulara." - Ç. Altan
  • "Yağmurdan duvar inmiş."
  • "Altın fiyatları indi."
  • "Beyaz taşlardan yapılmış kısa bir duvarın ötesindeki zeytinlik ta vadiye kadar iniyordu." - Ö. Seyfettin
  • "Evvelden daha çok olduğumuzu zannettiğim hâlde sayımız son günlerde bu miktara inmiştir." - R. N. Güntekin
  • "Şimdi kafana inerim!"
  • "Sular indi. Şiş indi."
  • "Samananbarı köyünün en büyük ve gösterişli evine inmişlerdi." - H. E. Adıvar
  • "Tramvayın ön tarafından hızla inerken, arkasından bir sesin bağırdığını gördü." - P. Safa
  • "Bin lira daha indim, gene almadı."

Yerel Türkçe anlamı:

İnmek.

Diğer sözlük anlamları:

Misafir olmak.

İnmek anlamı, kısaca tanımı:

İndibindi : Dolmuş taşımacılığında belli bir alan içinde yapılmış olan en kısa yolculuk.

 

Günindi : Batı, garp. Gurup zamanı.

Ayaklarına kara su inmek : Çok yorulmak, güçsüz, dermansız kalmak.

Ayrıntıya inmek : Bir konuyu en küçük noktasına kadar inceleyip araştırmak.

Boğazı inmek : Bademcikleri şişmek, iltihaplanmak.

Damla inmek : Felç olmak.

Derine inmek : Bir konu üzerinde çok ve ayrıntılı araştırma yapmak.

Dizlerine kara su inmek : Beklemekten veya yorgunluktan güçsüz kalmak.

Düze inmek : Eşkıyalıktan vazgeçmek.

Felç inmek : İnme inmek.

Gözüne karasu inmek : Gelmesini çok istediği kimsenin uzun süre yolunu gözlemek. karasu hastalığı yüzünden gözü görmez olmak.

Halka inmek : Halkın anlayışı ve görüşü düzeyinde olmak.

İnme inmek : Vücudun bir yerinde hareket ve hissetme kalmamak, felç gelmek, felç inmek, nüzul inmek.

Nur inmek : Kutsal bir yere gökten ilahi ışık yağmak.

Nüzul inmek : İnme inmek.

Perde inmek : Gözde katarakt olmak. bir tiyatro oyunu bitmek. gizlemek, örtmek.

Sıfıra inmek : Bitmek, tükenmek, yok olmak. futbol, hentbol vb. oyunlarda hücum oyuncusu rakip alanda bitiş çizgisine kadar gitmek.

Yüreğine inmek : Kötü bir olay dolayısıyla fazlaca etkilenmek.

Gelme : Gelmek işi. Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi. Yetişme. Gelmiş olan.

Taşıt : Otomobil, tren, gemi, uçak gibi taşıma araçlarının ortak adı, nakil aracı, nakil vasıtası, vasıta.

Binek : Binmeye yarayan. Binmeye yarayan otomobil, at vb.

Hayvan : Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse). Kızılan bir kimseye söylenen bir söz. At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık. Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık.

 

Basmak : Duman, sis vb. çevreyi kaplamak, çökmek. Baskın yapmak. Bir şeyi, üzerine kuvvet vererek itmek. Bir şeyin etkisinde kalıp eziklik, üzüntü ve ağırlık duymak. Bir kimse bir yaşa girmek. Uygunsuz vaziyette yakalamak. Bir şey üzerinde kalıp, mühür vb.yle iz yapmak. Küçük çocuklar ayakta durabilmek. Vücudun ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak. Sıkıştırarak yerleştirmek. Kümes hayvanları kuluçkaya yatmak. Bası işi yapmak, tabetmek. Basınç yaparak sıvı ve gazları itmek. Örtmek, bürümek, kaplamak.

Tepe : Bir yerin, bir nesnenin vb.nin üstü, hizası. İkizkenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası. Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi. Birinin yanı başı, baş ucu. Bakışım ekseni bulunan bir eğrinin veya yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri. Bir şeyin en üstteki bölümü. Çokgende veya çok yüzlüde köşelerden her biri. Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü.

Varmak : Hoş olmayan bir sona ermek. Bir durumdan başka duruma geçmek. Kadın, evlenmek. Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak. Bir şeyi iyice anlamak veya duymak. Belli bir duruma veya düzeye gelmek. Acımadan, çekinmeden yapmak.

Konaklamak : Yolculuk sırasında bir yerde durup geçici bir süre kalmak.

Eski : Geçerli olmayan. Herhangi bir meslekte uzun süreden beri çalışmış olan. Çok kullanmaktan yıpranmış, harap olmuş şey. Mesleğinde uzmanlaşmış, deneyimi olan. Herhangi bir görevden düştüğü veya durumunu yitirdiği için bir kimsenin eski saygınlığının kalmadığı durumlarda kullanılan bir söz. Önceki, sabık. Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı.

Dönmek : Belirli bir yerde dolaşmak. İnanç, din veya düşüncesini değiştirmek. Bir şeyi andıracak duruma girmek, benzemek. Geri gelmek, geri gitmek. Sapmak. Bırakılan bir konu veya işe başlamak. Söz konusu etmek, hatırlamak. Yönetilmek, düzene konulmak, çekip çevrilmek. Sınıfta kalmak. Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek. Hileyle, gizlice yapılmak. Kendini bir yandan bir yana çevirmek. Yönelmek. Durumdan duruma geçmek, değişmek, olduğundan daha değişik bir durum almak, benzemek.

Düşürmek : Düşmesine yol açmak, düşmesine sebep olmak. Vücuttan yavru, çocuk, taş, solucan vb. atmak. Azaltmak. Değerini, fiyatını indirmek. Görevi bıraktırmak. Uğratmak. Zayıf bırakmak, gücünü azaltmak. Değerli bir şeyi ucuz veya kolay elde etmek.

Düşmek : Uğramak, kapılmak. Savaşta savunulmaz duruma gelerek teslim olmak. Yakışmak, uygun gelmek. Düşkünleşmek. Bulunmak. Kötü bir sebeple istenmeden bir yerde bulunmak. Hızı, gücü, değeri azalmak. Aşırı ilgi veya sevgi göstermek. Vücuda bol gelen giysi aşağı kaymak. Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek. Bir yere ansızın gelmek, damlamak, tesadüfen gelmek. Olmak, olumsuz bir duruma girmek. Kötü yola girmek. Atlanmak, aradan çıkmak, eksik kalmak. Hava taşıtları kaza sonucu hızla yere inerek çarpmak. Yere devrilmek, yere serilmek. Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan aşağıya inmek. Bayağılaşmak. Vurmak, değmek, rastlamak. Alışmak, müptela olmak. Isı, basınç, ateş vb. eksilmek, azalmak. Bir bölüşme sonunda payına ayrılmak. Vakti gelmeden ölü doğmak. İşbaşından uzaklaşmak. Telefon, sanal ağ vb. alanlarda bağlantı kurmak. Bazı deyimlerde "yürümek, birlikte gelmek" anlamlarında kullanılan bir fiil. Belirli zamana rastlamak. Yakışık almak. Fırsat çıkmak. Ödevi veya yetkisi içinde bulunmak. Yağmak. Eksilmek. Biriyle yaşama, çalışma, birlikte olma durumunda kalmak.

Vurmak : İçki içmek. Çarpma işlemini yapmak. Kadeh tokuşturmak. Manevi olarak yaralamak. Bir şeyi başka bir şey üzerine koymak. Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak. Uygulamak, basmak, koymak. Kalp, vuru durumunda olmak, çarpmak. Herhangi bir biçimde haksız yoldan para almak, soymak. Üzerinde görünmek, üzerine düşmek, yansımak, aksetmek. Duyulmak, hissedilmek. Takmak, koymak, bağlamak. Dokunmak, hasta etmek. Amaçladığı şeye rast getirmek. Sürmek. Silahla yaralamak, öldürmek. Olumsuz yönde etkilemek. Desteklemek, dayamak. Piyango vb. çıkmak, isabet etmek. Bağlama, ilişkilendirmek. Çıkmak. Tavla oyununda pulu kırmak. Batıcı veya kesici cisimleri saplamak, kakmak. Ses çıkarmak, ses vermek, çalmak. Etkisi bir yere kadar uzanmak. Olduğundan başka biçimde görünmek. Hızla çarpmak. Soğuk, dolu vb. ürünlere zarar vermek. Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak. Hızla değmek, çarpmak. Sırtına, omzuna yerleştirmek.

Yıkılmak : Devrilmek, yığılmak. Yenilmek. İstenmeyen biri çekilip gitmek, defolmak. Yıkma işi yapılmak veya yıkma işine konu olmak. Herhangi bir sebeple çökmek, göçmek. Yok olmak, mahvolmak. Yüklenmek.

İnme : İnmek işi. Vücudun bir bölümünde hareket ve hissetmenin kalkması, felç, nüzul, paralizi.

Gelmek : Oturmaya, ziyarete gitmek. Belli bir zamana ulaşmak. Katılmak, eklenmek. -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar. Sonuç çıkmak. İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil. Herhangi bir sırada bulunmak. Ortaya çıkmak, doğmak. İsabet etmek. Kazanılmak, sağlanılmak. Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek. Getirmek. Görünmek, sanılmak. Çıkmak, yönelmek. İzlemek, takip etmek. Ulaşmak, varmak. Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek. Uymak. Akmak. Türemek. Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak. Mal olmak. Başlamak, ortaya çıkmak. Kendine yapılmış olan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak. Kadar olmak. Uygun düşmek. Etkisini herhangi bir biçimde göstermek. Dayanmak, tahammül etmek. -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil. Biriyle birlikte gitmek. Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur. Düşmek, rast gelmek. Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar. Olmak, -e uğramak. Belli bir süre dolmak.

Uzamak : Çok zaman tutmak, uzun sürmek. Uzun duruma gelmek, boyu büyümek.

Ulaşmak : Birbirine katılmak, dökülmek. Yetişmek. Varmak, gelmek. Elde etmek, erişmek.

Ağmak : Yük vb. şeyler bir yana eğilmek. Yükselmek, yukarı doğru çıkmak. Sarkmak, aşağıya inmek.

Azalmak : Etkisini yitirmek, hafiflemek. Az denecek bir miktara inmek. Eskisinden az bir duruma gelmek.

İnmek ile ilgili Cümleler

  • Kedin masamdan inmek istemiyor.
  • Ali bir sonraki şarkıyı anos etmeden önce inmek için alkış bekledi.
  • Sadece bu otobüsten inmek istiyorum.
  • Ali arabadan inmek ve yürümek istedi.
  • Bu dağdan inmek yaklaşık üç saat alacaktır.
  • İnsanlar nedense daha ziyade ne bulacaklarını tahmin ettikleri şeyleri araştırmayı tercih ediyorlar. Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.
  • Bir sonraki durakta inmek istiyorum.

Diğer dillerde İnmek anlamı nedir?

İngilizce'de İnmek ne demek? : v. go down, come down, alight, climb down, descend, fall, get off, step down, step out, decrease, sink, dismount, ease off, fall away, light, step off, subside into, take off

Fransızca'da İnmek : descendre, débarquer, s'abaisser

Almanca'da İnmek : v. abfahren, absitzen, absteigen, aussteigen, entsteigen, niederfahren, niedergehen

Rusça'da İnmek : v. спускаться, сходить, опускаться, слезать, высаживаться, вылезать, выходить, приземляться, садиться, понижаться, снижаться, скидывать, убывать, опадать, спадать, сбывать, парализовать, съезжать, спуститься, сойти, опуститься, высадиться, вылезти, выйти, сесть, засесть, снизиться