İzlemek nedir, İzlemek ne demek

"İzlemek" ile ilgili cümleler

  • "Televizyonu izlemek."
  • "Modayı izlemek."
  • "Çeşitli siyasi olaylar karşısındaki tepki ve düşüncelerini dolaylı da olsa izleyebiliyordum." - H. Taner
  • "Babam kaşları çatılmış, başını sallayarak izliyor bizi." - A. Ümit
  • "Bu üretim politikasını izleyeceğiz."
  • "Geç vakit hayvanla, Deliçay'ı izleyip gidiyordum." - H. E. Adıvar
  • "Bu ustaca düzeni Osmanlıların her işinde izleyebilirsiniz." - S. Birsel
  • "Geceyi gündüz izler."
  • "Çocuk kuşu gözleriyle izledi."

Yerel Türkçe anlamı:

Takip etmek

Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:

Film izleme eylemi.

Televizyon izleme eylemi.

Diğer sözlük anlamları:

izi sıra gitmek, takip etmek, izinde yürümek.

İngilizce'de İzlemek ne demek? İzlemek ingilizcesi nedir?:

monitor, trace, track, trail, view (a film), view (television)

İzlemek kısaca anlamı, tanımı:

İzleme : İzlemek işi, takip.

 

İzlem : İzleme işi, izleme, takip. Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol, strateji.

Adım adım izlemek : Gizlice takip etmek. bir işi yaparken daha önceki deneyimleri ve kuralları kullanmak. zaman içinde aşama aşama izlemek.

Takip : Kovuşturma. Yetişmek, yakalamak veya bulmak amacıyla birinin arkasından gitme, izleme. İzinden gitme, uyma, izleme. Geri çekilmekte olan düşmanı yok etmek için yapılmış olan hareket. Ardınca gitme veya gelme.

Zaman : Bu sürenin belirli bir parçası, vakit. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram. Dönem, devir. Çağ, mevsim. Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı. Belirlenmiş olan an. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri. Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit.

Bakım : Bir şeyin iyi gelişmesi, iyi bir durumda kalması için verilen emek. Bakma işi. Birinin beslenme, giyinme vb. gereksinimlerini üstlenme ve sağlama işi.

Gelme : Gelmek işi. Gelmiş olan. Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi. Yetişme.

Olay : Önemli tarihsel olgu, fenomen. Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka.

Gelişim : Gelişme işi. Aksiyon. Serpilip büyüme. İlerleme, inkişaf, tekâmül.

Geçirmek : Giymek, giyinmek. Bir şeyi bir yerden başka yere taşımak, nakletmek. Bir şeyi bir yandan öbür yana götürmek. Herhangi bir durumu yaşamış olmak. Yola çıkan birini uğurlamaya gitmek, selametlemek, teşyi etmek. Zaman harcamak. Bir süre yaşamak, oturmak, kalmak. Vurmak. Bir gereksinimi eldeki imkânla karşılamak. Tespit etmek, yazmak, kaydetmek. Hastalık bulaştırmak. Birine kötü söz söylemek. Bir şeyi kendisine ayrılmış olan yere yerleştirmek, takmak. Alışverişte aldatmak, kötü mal satmak, kazıklamak. Etmek, yapmak. Bir işi birden çok kişi üzerinde uygulamak. Geçme işini yaptırmak, geçmesini sağlamak.

 

Bir : Bir kez. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Aynı, benzer. Bu sayı kadar olan. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Ancak, yalnız. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Tek. Beraber. Sayıların ilki. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Sadece. Eş, aynı, bir boyda.

Belirli : Açık ve kesin olarak sınırlanmış veya kararlaştırılmış olan, muayyen.

Gitmek : Bir duruma, bir sonuca ulaşmak, varmak. Bir şey zarar görmüş olmak. Makine, işlemek, çalışmak. Yürümek, yol almak. Başvurmak, yapmak. Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak. Bir yerden veya bir işten ayrılmak. Yakışmak, yaraşmak. Geçmek. Değerlendirmek, saymak, karşılamak. Ölmek. Yeter olmak, yetmek, yetişmek. Çıkmak, ulaşmak. Yok olmak, elden çıkmak. Tüketilmek, harcanmak. Bir yere doğru yönelmek. Dayanmak. Satılmak. Sürmek, devam etmek. Götürülmek, gönderilmek. Herhangi bir durumda olmak. Yapmak.

Gözlemek : Gizlice bakmak, gözetlemek. Bir şeyin olmasını veya bir kimsenin gelmesini beklemek, intizar etmek. Korumak, kollamak. Dikkatle bakmak, gözlemlemek, tarassut etmek. İncelemek, araştırmak.

İncelemek : Bir işi veya bir şeyi ele alıp özelliklerini, ayrıntılarını inceden inceye, özenli bir biçimde anlamaya, öğrenmeye çalışmak, tetkik etmek.

Uymak : Bir inanca, bir anlayışa, bir duruma veya egemen bir güce uygun davranışta bulunmak, riayet etmek. Ölçüleri birbirini tutmak. Bağlı kalmak, tabi olmak. Uygun düşmek, münasip olmak. Zevke, anlayışa uygun düşmek. Renk, biçim vb. yönünden birbirini tutmak, uygun düşmek.

Bağlı : Sınırlanmış, sınırlı. Bir bağ ile tutturulmuş olan. Bir kuruluşun yetkisi altında bulunan. Bir kimseye, bir düşünceye, bir hatıraya saygı, aşk vb. duygularla bağlanan, sadık, tutkun. Kapatılmış olan, kapalı. Halk inanışına göre, büyü etkisiyle cinsel güçten yoksun edilmiş (erkek). Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste.

Olmak : Yol açmak. Hazırlanmak, hazır duruma gelmek. Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak. Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak. Bir ad veya sıfatın belirttiği durumu almak. Sürdürmek, yürütmek. Uymak, tam gelmek. Yitirmek, elinden kaçırmak. Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur. Gerçekleşmek veya yapılmak. Uygun düşmek, yerinde görülmek. Bir şeyi elde etmek, edinmek. Yetişmek, olgunlaşmak. Herhangi bir durumda bulunmak. Geçmek, tamamlanmak. Bulunmak. Ek fiilin geniş zamanı olan -dır (-dir) anlamında kullanılan bir söz. Yaklaşmak, gelip çatmak. Bir kuruluşla, örgütle ilgili bulunmak, mensup olmak. Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak. Hastalığa yakalanmak, tutulmak. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. Sarhoş olmak. Bir şey, birinin mülkiyetine geçmek. Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek.

Herhangi : Belli olmayan, özellikleri iyice bilinmeyen, rastgele.

İlgilenmek : Birine karşı yakınlık duymak. Görev gereği bir sorumluluğu yerine getirmek. Bakmak. Bir şeyi çekici bulmak. Bir konu üzerinde çalışmak, uğraşmak. Ağırlamak. Bir şeye karşı merak duymak. İlgi göstermek, alakalanmak.

İzlemek ile ilgili Cümleler

  • İzlemekten vazgeçemiyorum.
  • Bu gece ne izlemek istiyorsun?
  • Tom'un izlediği aynı TV programlarını izlemek istiyor gibi görünmüyorum.
  • Hokey izlemekten hoşlanıyorum.
  • İzlemek için en sevdiğiniz film türü nedir?
  • Bir film izlemek istiyorum.
  • İzlemektesin.
  • Ali bizimle film izlemek istiyor mu?
  • Tom'un bütün yaptığı TV izlemek.
  • Gerçekten yemek yerken haber izlemek zorunda mıyız?

Diğer dillerde İzlemek anlamı nedir?

İngilizce'de İzlemek ne demek? : v. follow, follow up, trace, track, pursue, chase, watch, observe, give chase, come on, dog, eye, go by, hound, monitor, monitorize, shadow, supervene, keep tabs on, tail, trail

Fransızca'da İzlemek : poursuivre, faire suite à, pister, regarder, s'ensuivre, suivre, (yol) emprunter

Almanca'da İzlemek : v. aufspüren, ausspüren, begleiten, jagen, nachfolgen, nachkommen, verfolgen

Rusça'da İzlemek : v. выслеживать, прослеживать, придерживаться, наблюдать, смотреть, следовать, выследить, проследить, посмотреть, последовать