Yalı nedir, Yalı ne demek

Yalı; bir denizcilik terimidir. kökeni rumca dilinden gelmektedir.

"Yalı" ile ilgili cümleler

  • "Yalıda panjurları açık bir pencereye / Sarmaşıklar içinden bir merdiven dayalı" - E. B. Koryürek

Yerel Türkçe anlamı:

Dik yer, bayır, yokuş.

Irmak kenarlarındaki kumlu düzlük

Sırlı, küçük bal çömleği.

Yağlı.

Yele.

Halay.

Yağlı.

Diğer sözlük anlamları:

[Bakınız: yal]

Bilimsel terim anlamı:

Deniz kıyısında yapılmış ve denizle dolaysız bağlantısı bulunan konut türü.

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Muğla şehri, Bodrum belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Yalı hakkında bilgiler

Yalı, İstanbul Boğazı'nın iki yakasına dağılmış, denize sıfır, genel olarak iki, bazen de üç katlı olabilen konutlara verilen genel addır.

Osmanlı döneminde kıyılara inşa edilmeye başlanan yalılar, Boğaziçi mimarisinin en seçkin örneklerinden olmuş ve yıllar boyunca İstanbul Boğazı ile özdeşleştirilegelmiştir. Yüzyıllar boyunca İstanbul Boğazı'nın iki yakasında yapılmış olan yalılardan günümüze ulaşanların sayısı yaklaşık 360'tır. Yalıların en büyük özelliği lebiderya, yani denize sıfır konutlar olmaları olsa da, zaman içinde kimi yalılar gerek konut sahiplerince mekân kazanmak için önleri toprak doldurularak, gerekse kıyı şeridine yol yapmak için belediye tarafından geri plana alınarak denizden kısmen uzaklaşmıştır. Günümüzde büyük çoğunluğu hâlen eski hâllerini koruyan yalılar, hem İstanbul şehrinin, hem de Türkiye'nin en pahalı taşınmazları arasında yer alırlar. Boğaziçi yalılarının değerleri en yüksek olanları arasında Hasip Paşa Yalısı, Muhsinizade Yalısı, Ahmet Fethi Paşa Yalısı, Tophane Müşiri Zeki Paşa Yalısı, Kıbrıslı Yalısı, Tahsin Bey Yalısı, Kont Ostrorog Yalısı, Şehzade Burhaneddin Efendi Yalısı, Zarif Mustafa Paşa Yalısı ve Nuri Paşa Yalısı vardır.

 

Yalı, kelime anlamı olarak geçmişte kıyı anlamını içermiştir. Bodrum'daki Bitez yalısı, kuş türü yalıçapkını, deyim olarak "yalıkazığı", "Yalı kenarında zülfüm tararım" türküsü, Kırım'daki Yalıboyu bölgesi bu eski anlamın izleridir.

Osmanlı yalılarının mimari özellikleri sahiplerinin sosyal sınıfına göre değişiklik gösterirdi. Müslüman yalıları arasında boşluklar bulunurken, gayrimüslim yalıları ise genel olarak bitişik nizamda inşa edilirdi. Yalılar genel olarak 2 ilâ 3 katlı olarak yapılır ve renkleri gül kurusuyla bordo arasında değişirdi. Gayrimüslim yalıları daha koyu renkler taşırdı. Bu renk geleneği son yıllarda değişmiş Boğaziçi yalılarının rengârenk boyandığı görülmüştür. Genelde balkon ögesi bulunmayan yalılarda bunun yerine geniş cumbalar kullanılmış ve yalıların tümünde kayıkhane denen bir küçük iskele ile yalıların simgesi olan çiçek bahçeleri olmuştur.

 

Yalı ile ilgili Cümleler

  • Onlar yalınayaktı.
  • Evinizin ısıtma ve soğutma maliyetlerini uygun yalıtım ve hava sızdırmazlık teknikleri yoluyla azaltabilirsiniz.
  • Onların hepsi yalın ayak.
  • O zamanlar âdet olduğu üzere, yalınayaktı.
  • Bu küçük hikaye her şeyi açıklamak için çok yalın.
  • Ali asla yalın ayak yürümez.
  • Yalın ayak yürümeyi sever misin?
  • Jale bir şeker yalıyor.
  • Yalın ayak okula giden çocukları anlarım.
  • Yalıtılmış yağmur duşları var.
  • Yalın bir İngilizce ile konuşma yaptı.
  • Yalın ayaktım.
  • Yalın gerçeklikle yüz yüze gelmelisin.
  • Yalı, çok pencereli, iki katlı, yayvan bir binadır.

Yalı kısaca anlamı, tanımı:

Kıyı : Kenar, periferi. Kara ile suyun birleştiği yer. Issız, tenha yer. Sahil.

Büyük : Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan (somut nesne), makro, küçük karşıtı. Büyük abdest. Niceliği çok olan. Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş. Çok, ortalamayı aşan (soyut kavram). Makam, rütbe, derece bakımından daha üst olan kimse. Üstün niteliği olan. Önemli.

Yalı kazığı gibi : Uzun boylu ve iri kemikli (kimse).

Yalı ağası : Kıyıları korumakla görevli komutan.

Yalı boyu : Su kıyısı.

Yalı bülbülü : Konuşkan, çok konuşan kimse.

Yalıçapkını : Yalıçapkınıgillerden, su kıyılarında yaşayan, sırtı mavi ve yeşil, karnı pas rengi bir kuş, emircik, iskele kuşu (Alcedo atthis).

Yalı uşağı : Deniz kıyısında doğup büyümüş kimse.

Yalı yar : Yüksek kıyılarda dalga aşındırmasıyla oluşan ve aşınma sürdükçe karanın içine doğru gerileyen yar, falez.

Yalıçapkınıgiller : Örneği yalıçapkını olan omurgalı hayvanlardan kuşlar sınıfına giren bir familya.

Yalıhüyük : Konya iline bağlı ilçelerden biri.

Yalım : Kılıç, bıçak gibi kesici araçların keskin yüzü. Alev.

Yalımı alçak : Yüreksiz.

Yalın : Çıplak, kınından çıkmış. Gösterişsiz, süssüz, sade (söz, yazı). Alev.

Yalın ad : Birleşik olmayan ve yapım eki almamış ad, yalın isim: Ev, kol, el, baş, diş gibi.

Yalın ayak : Çıplak ayakla. Ayakları çıplak.

Yalın ayak başı kabak : Çok perişan bir kılıkta.

Yalın cümle : Bir tek çekimli fiille kurulan cümle, yalın tümce.

Yalın durum : Ad soyundan sözün taşıdığı kavramı ek almadan bildiren durum, yalın hâl, mücerret, nominatif.

Yalın hal : Yalın durum.

Yalın isim : Yalın ad.

Yalın kat : İnce, tek katı olan. Basit, derinliği olmayan, üstünkörü. Sağlam olmayan, dayanıksız.

Yalın kelime : Anlamlı olarak daha küçük parçaya bölünemeyen, kök durumundaki kelime, basit kelime: Ev, gel, ayak gibi.

Yalın kılıç : Elinde kılıç olduğu hâlde, kılıçlı olarak, dalkılıç. Tek başına.

Yalın sıfat : Birleşik olmayan ve yapım eki almamış sıfat.

Yalın tümce : Yalın cümle.

Yalın üslup : Uzatmalardan, parlak hayalî buluşlardan, süslü benzetmelerden, istiarelerden uzak üslup.

Yalın yapıldak : Üstü başı perişan durumda olan (kimse).

Yalın zaman : Ek fiil kullanılmadan kurulan çekimli fiilin belirttiği zaman: Geldin, gelmişsin, geliyorsun gibi.

Yalın zarf : Birleşik olmayan ve yapım eki almayan zarf: En, pek, çok, az gibi.

Yalınç : Karışık olmayan, basit. Birleşik olmayan, yalnız bir maddeden oluşan.

Yalıncak : Çıplak.

Yalıngaç : Kabuğu çatlayıp soyulan.

Yalıngöz : Bir tür kertenkele.

Yalınlaşma : Yalınlaşmak işi.

Yalınlaşmak : Sadeleşmek, yalın duruma gelmek.

Yalınlık : Açık, süsten ve zorlamadan uzak, kolayca anlaşılabilen anlatım, sadelik. Yalın olma durumu, birleşik veya karmaşık olmama durumu, sadelik.

Yalıtıcı : Yalıtkan.

Yalıtılma : Yalıtılmak işi.

Yalıtılmak : Yalıtma işi yapılmak.

Yalıtım : Elektrik akımının olumsuz etkilerini önlemek için iletkeni kauçuk, lastik, porselen vb. ile kaplama, yalıtma, tecrit, izolasyon. Elektrik, ses ve ısı akımını engelleme, izolasyon.

Yalıtkan : Elektrik iletkenliği sıfır veya çok zayıf olan (cisim veya madde), izolatör, iletken karşıtı. Herhangi bir teması, sürtünmeyi önlemek için elektrik iletkenlerini saran, koruyan porselen, kauçuk vb. madde.

Yalıtkanlık : Yalıtkan olma durumu.

Yalıtma : Yalıtım.

Yalıtmak : Elektrik akımının olumsuz etkilerini önlemek için iletkeni kauçuk, lastik, porselen vb. ile kaplamak, izole etmek. Elektrik ve ısı akımını engellemek, tecrit etmek, izole etmek.

Yalız : Düz ve parlak (kas).

Sahil : Karanın deniz, göl, ırmak boyunca uzanan bölümü, kıyı, yaka, yalı.

Görkemli : İri yapılı, iyice serpilmiş. Büyüklüğü, görünüşü ve güzelliğiyle görenleri etkileyen, gösterişli, debdebeli, haşmetli, ihtişamlı, muhteşem, şaşaalı, şatafatlı, tantanalı, anıtsal.

İstanbul : Türkiye'nin Marmara Bölgesi'nde yer alan illerinden biri.

Boğaz : Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik, kursak. Şişe, güğüm vb. kaplarda ağza yakın dar bölüm. Yiyeceği içeceği sağlanan kimse. Yedirip içirme yükümü, iaşe. İki dağ arasında dar geçit. Yeme içme. İki kara arasındaki dar deniz.

Deniz : Çokluk, yoğunluk. Geniş alan. Aydaki düzlükler. Bu su kütlesinin belirli bir parçası. Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi.

Sıfır : Yeni, kullanılmamış. Kötü, başarısız, verimsiz. Olmayan, bulunmayan. Hiçbir değeri olmayan şey. Kendi başına değeri olmayan, ondalık sayı sisteminde sağına geldiği rakamı on kere büyüten işaret (0).

Genel : Ayrıntıları göz önüne alınmayarak bütünü bakımından ele alınan. Bir genelleme sonucunda elde edilen. Herkesin yararlanabileceği (yer, nesne). Yetkisi ve sorumluluğu çok olan. Bir şeye veya bir kimseye özgü olmayıp onun bütün benzerlerini içine alan, umumi.

Yalı çamı : (botanik)

Yalı çapkını : Aşırı çapkın, uçan. (Alcedo atthis) Gök-kuzgunumsular (Coraciiformes) takımının yalıçapkınıgiller (Alcedinidade) familyasından bir kuş türü. Uzunluğu 17 cm. Sırtı mavi ve yeşil, karnı pas rengidir. Palearktik bölgede ırmak, göl ve deniz kenarlarında yaşar.

Yalı çapkınıgiller : (zooloji)

Yalı geçmek : Gemi, kıyıdan gitmek

Yalı gitmek : Gemi, kıyıdan gitmek

Yalı kara : İsle yağ karışımından oluşan, halk arasında yaralara da sürülen tencere kiri.

Yalı kütüğü : Gemilerin iki yanından karaya bağlandıkları asıl ağaç dikme, baba.

Yalı oluğu : Kumsallarda, kıyı ovalarında su birikintilerini birbirine bağlayan, kimi kez kuru, kimi kez oldukça bol su taşıyan derecikler.

Yalı yar kertiği : Yüksek bir kıyının dip kesiminde dalga aşındırmasıyla oluşan ve yalı yarın gerilemesine neden olan oyuk.

Yalıağası : Kıyıları gözetleyen görevli komutan.

Diğer dillerde Yalı anlamı nedir?

İngilizce'de Yalı ne demek? : or; especially; (but) what if; what about?, how about?

Fransızca'da Yalı : rivage [le], rive [la]; villa [la]

Almanca'da Yalı : der Strand, die Strandvilla

Rusça'da Yalı : n. побережье (N), взморье (N), пляж (M), вилла (F)