Yaşırmak nedir, Yaşırmak ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Uygun görmek.

Yakıştırmak, uygun görmek.

Söz uydurmak.

[Bakınız: yağşırmak (1)1].

Sabanın demir bölümünü, ağaç bölümüne eklemek.

Yaşırmak tanımı, anlamı

Yaşı : Küçük çocuklarda, pislikten oluşan bir deri hastalığı

Yakıştırmak : Yakışacak bir duruma getirmek, uygun duruma koymak, yaraştırmak. Uygun ve yerinde görmek. Uydurmak. Bir durum veya niteliği bir kimse için düşünmek, yormak.

Yakıştırma : Yakıştırmak işi.

Yağşırmak : Yakıştırmak, uygun görmek. Başkasının üstüne iş atmak. Yerleştirmek.

Uydurmak : Uymasını sağlamak. Cinsel birleşmede bulunmak, becermek. Hayal gücünden yararlanarak gerçek dışı bir şey söylemek, yakıştırmak. Elde etmek, sağlamak, bulmak.

Uydurma : Uydurmak işi. Yeni bir biçim verilmiş. Gerçek dışı, uydurulmuş olan, yalan, sahte, asılsız, düzme. Şişirme haber.

Eklemek : Bir şeyi ekle tamamlamak, ulamak, ilave etmek. Bir şeyi ek olarak kullanmak.

Görmek : Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek. Çok değer vermek. Gözlerin görmediği durumlarda başka duyu organlarıyla algılamak. Karşılaşmak, rastlaşmak. Bir işleme uğramak. Kendisine yapılmak, bir davranışla karşılaşmak, maruz kalmak. Yanına gidip konuşmak. Gezmek. Almak. Anlamak, kavramak, sezmek. Belirli bir zamanın içinde bir olaya tanık olmak, yaşamak. Bir şey hakkında bir yargıya varmak, değerlendirmek. Ziyaret etmek. Saymak, herhangi bir şey gibi görmek. Vermek. Bir şeye erişmek. Yüzü bir yöne doğru olmak, bakmak. Sahne olmak, geçirmek. Yapmak, etmek. Takım arkadaşlarından en uygun olanına pas atmak.

 

Ekleme : Eklemek işi. Eklenmiş.

Yakış : Yakma işi.

Uygun : Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip. Orantılı, oranlı. Elverişli, yarar, müsait, muvafık.

Saban : Çift süren hayvanların koşulduğu demir uçlu tarım aracı.

Demir : Atom numarası 26, atom ağırlığı 55,847, yoğunluğu 7,8 olan, 1510 °C'de eriyen, mavimtırak esmer renkte, özellikle çelik, döküm ve alaşımlar durumunda sanayide kullanılmaya en elverişli element (simgesi Fe). Bu elementten yapılmış parça. Bu elementten yapılmış. Ayakkabı topuğuna veya ayakkabı burnuna aşınmayı önlemek için çakılan, özel olarak yapılmış madenden parça. Çıpa. Güçlü, kuvvetli, sert.

Bölüm : Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım. Canlıların bölümlenmesinde filumların bir araya gelmesiyle oluşan birlik. Çağ, devir. Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri, departman. Bir kuruluşun yönetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon. Bölme işlemi sonunda elde edilen sayı.

Eklem : Vücut kemiklerinin uç uca veya kenar kenara gelip birleştiği yer, mafsal.

Görme : Görmek işi, rüyet.

Yağşı : İyi, güzel, değerli. Genç. Büyük çömlek.

Bölü : Bölme işlemini gösteren “/” veya “:” işaretlerinin okunuşu, taksim. Bir bayağı kesrin gösterilişinde pay ile payda arasına konulan yatay çizginin okunuşu. Böyle.

Uygu : [Bakınız: bağıntı]. Uyum, uygunluk.

Demi : Yemeni, yazma, başörtüsü, tülbent. Susuz, kıraç tarla. Dizlik, iç donu. Değil mi anlamında.

Diğer dillerde Yaşarlık güvencesi anlamı nedir?

İngilizce'de Yaşarlık güvencesi ne demek ? : endowment insurance