Pişmek nedir, Pişmek ne demek

  • Ateşte, fırında, kaynar suda veya yağda ısı etkisiyle yenilebilir duruma gelmek.
  • Meyve olgun duruma gelmek
  • Bunalacak kadar sıcaklık duymak.
  • İşe alışıp beceri ve ustalık kazanmak, zorlukları göğüslemek.
  • Pişik oluşmak.
  • Bir konuyu iyice öğrenmek.
  • Herhangi bir iş için konuşup hazırlanmak.
  • Isıtma sonucu belirli bir kullanıma uygun duruma gelmek.

"Pişmek" ile ilgili cümle

  • "Börek geç pişer."
  • "Ama ticarette küçükten pişmek lazım." - S. F. Abasıyanık
  • "Çocuğun apış arası pişmiş."
  • "Yere düşenlerin beraberce yenmesine önce ses çıkarmadılar fakat yemişler pişip tatlılaşınca iş değişti." - R. H. Karay
  • "Tuğla, çanak çömlek özel ocaklarda pişer."

Yerel Türkçe anlamı:

Pişmek, zıt anlamlısı bişmek

Pişmek tanımı, anlamı:

Pişmiş armut gibi eline düşmek : Olmuş armut gibi eline düşmek.

Pişmiş aşa su katmak : Yoluna girmiş olan bir işi bozmak.

Pişmiş kelle gibi sırıtmak : Dişlerini göstererek yersiz ve aptalca gülmek.

Pişmiş tavuğun başına gelmemek : Her türlü zarara, kötülüğe, felakete uğramak, çok sıkıntı çekmek.

Pişme : Pişmek işi.

Ateş : Öfke, hırs, hınç. Genellikle hastalık etkisiyle artan vücut sıcaklığı, kızdırma. Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nâr. Patlayıcı silahların atılması. Tehlike, felaket. Coşkunluk. Tutuşmuş olan cisim. Isıtmak, pişirmek için kullanılan yer veya araç. Büyük üzüntü, acı.

 

Fırın : Bu ocakta pişirilmiş. Elektrik, tüp gaz ve doğal gazla çalışan, yiyecekleri pişirmeye veya ısıtmaya yarayan alet. İçinde genellikle odun yanan, her yanda aynı derecede ısı oluşturarak ekmek, pasta vb. pişirmeye yarayan, tavanı tonoz biçiminde, önünde tek açıklık bulunan ocak. Ekmek, pasta vb.nin pişirildiği ve satıldığı dükkân. Bir maddenin fiziksel veya kimyasal değişime uğratılması amacıyla içinde ısıtıldığı araç.

Kaynar : Yeni doğum yapmış anneye ve konuklara sunulan tatlı içecek. Çok sıcak. Kaynamakta olan. Kaynak, pınar. Kaynarca.

Etki : Bir etken veya bir sebebin sonucu, yardım. Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim. Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir.

Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Duruş biçimi, konum, tavır. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon.

Gelme : Yetişme. Gelmek işi. Gelmiş olan. Bir ışının, kaynağından çıkarak bir ayna yüzüne veya saydam bir cismin yüzeyine erişmesi.

Isıtma : Sıtma. Isıtma işi, teshin.

Meyve : Bitkilerde çiçeğin döllenmesinden sonra yumurtalığın gelişmesiyle oluşan tohumları taşıyan, genellikle yenebilen organ, yemiş. Ürün, sonuç, kâr.

Olgun : Yenecek duruma gelmiş (meyve). Bilgi, görgü ve hoşgörüsü gereği kadar gelişmiş, ağırbaşlı (kimse), kâmil. Tamamlanmış, iyice işlenmiş (yazı, düşünce vb.).

 

Gelmek : Ulaşmak, varmak. Mal olmak. Bir şeye sonradan inanmak, doğruluğuna hak vermek, eğilim göstermek, kabul etmek. Sonuç çıkmak. Türemek. -dikçe, -esi biçiminde kullanılan sıfat-fiil eklerinden sonra geldiğinde önceki fiille ilgili olarak pekiştirilmiş bir istek ve sürerlik bildiren bir fiil. Bir yerden alınıp bir yere ulaştırılmak. Biriyle birlikte gitmek. Herhangi bir sırada bulunmak. Görünmek, sanılmak. Daha önce üzerinde durulmuş olan bir konuya yeniden dönmek. Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e) eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur. -mez, -mezlik ile birlikte yapmacık anlatan deyimler yapar. Varlığını sürdürmek, yaşamak, intikal etmek. Çıkmak, yönelmek. Oturmaya, ziyarete gitmek. Belli bir süre dolmak. İzlemek, takip etmek. Kadar olmak. İhtiyaç anlatan deyimler kurmaya yarayan bir fiil. Başlamak, ortaya çıkmak. Etkisini herhangi bir biçimde göstermek. Kazanılmak, sağlanılmak. Katılmak, eklenmek. Getirmek. Olmak, -e uğramak. Uymak. Dayanmak, tahammül etmek. Yönelme durumundaki bazı kelimelere getirilerek birleşik fiil yapar. Uygun düşmek. Kendine yapılmış olan herhangi bir davranış veya durumu iyi karşılamak. İsabet etmek. Belli bir zamana ulaşmak. Düşmek, rast gelmek. Ortaya çıkmak, doğmak. Akmak.

Pişik : Kedi.

Oluşmak : Belli bir varlık kazanmak, ortaya çıkmak, meydana gelmek, teşekkül etmek, tekevvün etmek.

Bir : Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Ancak, yalnız. Sadece. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Bir kez. Eş, aynı, bir boyda. Sayıların ilki. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Tek. Beraber. Aynı, benzer. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Bu sayı kadar olan.

İyice : Çok, adamakıllı. İyiye yakın. (iyi'ce) Gereği gibi, derinlemesine, ayrıntılarıyla. (iyi'ce) Tamamen.

Öğrenmek : Bellemek. Yetenek, beceri kazanmak. Haber almak. Bilgi edinmek.

Kadar : Denli. Bir sayıdan sonra geldiğinde kesinlikle belli olmayan bir niceliği belirten söz. Dek. Süre belirten bir söz. Ölçüsünde, derecesinde. Miktarda, derecede. Büyüklüğünde, genişliğinde. Gibi.

Sıcaklık : Hamamlarda yıkanılan sıcak yer. Sevgi, içtenlik ve sevimlilik. Bir araçla veya cihazla ölçülebilen ısı derecesi, suhunet. Sıcak olan şeyin durumu, etkisi veya sıcak olan şeyin niteliği, hararet.

Duymak : Bilgi almak, öğrenmek, haber almak. Nesnelere dokunmakla onların sıcaklık, soğukluk, sertlik, ağırlık, hareket vb. fizik durumlarından bilgi edinmek, hissetmek. Sezmek, fark etmek, hissetmek. İşitmek, ses almak. Dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek.

Diğer dillerde Pişmek anlamı nedir?

İngilizce'de Pişmek ne demek? : v. be cooked, be baked, be roasted, cook, bake, roast, be hardened, sophisticate

Fransızca'da Pişmek : cuire

Almanca'da Pişmek : v. backen

Rusça'da Pişmek : v. вариться, печься, жариться, преть, поспевать, созревать, дойти, изжариться, упреть, сопреть, поспеть, доходить