Bedavra nedir, Bedavra ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

[Bakınız: bedevre].

Damda üzerine kiremit döşenen veya kiremit yerine örtülen ince tahta.

Keklik tutmak için tahtadan yapılmış tuzak.

Bedavra anlamı, kısaca tanımı

Bedav : Koskoca, çok büyük

Bedavra tahtası : Damda üzerine kiremit döşenen veya kiremit yerine örtülen ince tahta.

Bedavralık : Bedavra yapılabilecek kereste.

Üzerine : Üstüne. -den daha üstün. -den dolayı. -den sonra. Hakkında.

Kiremit : Çatıları örtmekte kullanılan, yan yana dizilerek suyu aşağıya geçirmeden dışarı akıtacak biçimde yapılmış, kızıl toprağın renginde, pişmiş balçık levha.

Bedevre : Damda üzerine kiremit döşenen veya kiremit yerine örtülen ince tahta. Keklik tutmak için tahtadan yapılmış tuzak. Keklik tuzağı. (Köke Gelendost Isparta).

Keklik : Sülüngillerden, güvercin büyüklüğünde, eti için avlanan, tüyü boz, ayakları ve gagası kırmızı renkte bir kuş (Perdrix). Alımlı, güzel kadın.

Yerine : Bir şeyin veya bir kimsenin yerini almak üzere. Başkasının adına. Alegori.

Tutmak : Elde bulundurmak, ele almak. Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak. Ulaşmak, varmak. Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek. Uygun gelmek, çelişmez olmak. Bir şey düşünmek. Alacağa ya da vereceğe saymak. Hedef olarak almak. Kapatmak, sarmak. Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek. Avlamak. Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak. Bırakmamak. Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak. Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek. Herhangi bir durumda bulundurmak. Beklenen sonucu vermek. Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj. Gereğini yapmak, yerine getirmek. Başlamak. Sarmak, bürümek. Denetimi ve yetkisi altına almak. Hizmetine almak veya kiralamak. Yaklaştırmak. Bağlamak. İşgal etmek. Kaplamak. İzlemek. Bir kimsenin yerini almak. Benimsemek, beğenmek. Asılmak, kuvvetlice sarılmak. Biriktirmek, tasarruf etmek. Takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncuyu yakından izlemek, markaja almak. Bir sanat eseri geniş ilgi görmek. Desteklemek, birinden yana çıkmak. Para toplamı ...-e varmak, değeri olmak. Sunmak. Kullanmak. Varsaymak, farz etmek. Bir şeyi kullanması için uzatmak. Yanında bulundurmak, alıkoymak. Bir yerde kalmasını sağlamak. Ele geçirmek, yakalamak. Sürmek, zaman almak. Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak. İş görebilmek. Uğramak.

 

Üzeri : Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı. Bazı tamlamalarda zaman bildiren bir söz. Vücut, beden. Artan, geriye kalan bölüm. Bir şeyin dış yüzü, yüzey.

Tuzak : Kuş veya yaban hayvanlarını yakalamaya yarayan araç veya düzenek. Birini güç ve tehlikeli bir duruma düşürmek için kurulan düzen, komplo.

Tutma : Tutmak işi. Destekleme. Yanaşma. Bazı takım oyunlarında ayakla veya vücutla karşı takım oyuncusunun hareketine engel olma, markaj.

Tahta : Çeşitli işlerde kullanılmak üzere düz, enlice, uzun ve az kalın biçimde işlenmiş ağaç parçası. Bu ağaçtan yapılmış. Çimlenen tohumlar için bahçede hazırlanan uzun tarh. Bu malzemeden oluşmuş yüzey, döşeme, ağaç. Sebze bahçelerinde ayrılan küçük yer. Kara tahta.

 

Döşe : Döşeme, döşem.

Kire : Altında killi ve kireçli tabaka bulunan yerler. Bağ yetiştirilen beyaz topraklı yerler. Taşlı yerler. Para ile ormandan odun taşımak : Uşaklara söyle sabah kireye gideceğiz. Kır.

Üzer : Kaymak, süt, yoğurt yüzü. Ürem, faiz. Değiş tokuş sırasında üste alınan para. Can sıkıcı. Üst. Kaymak. Faiz. Can sıkıcı, üzücü.

Yeri : Yürü. Utanmaz: Yêriliğin cezasını çekti.

İnce : Kendi cinsinden olanlara göre dar ve kalınlığı az olan, kalın karşıtı. Düşünce, duygu veya davranış bakımından insanın sevgi ve saygısını kazanan, zarif, kaba karşıtı. İyiden iyiye, enikonu, ayrıntılı. Taneleri ufak, iri karşıtı. Hafif, gücü az. Aşırı özen gerektiren, kaba karşıtı. Ayrıntılı. Zayıf. Akışkanlığı çok olan, yoğun ve koyu olmayan (sıvılar). Tiz (ses), pes karşıtı.

Yapı : Barınmak veya başka amaçlarla kullanılmak için yapılmış her türlü mimarlık eseri, bina. Yapma, oluşturma, ortaya konulma, meydana getirme. Bütünün bir araya getirilişinde uyulan dizge, strüktür. Ögeleriyle somut bağımlılığı olan bütün. Parçaları ve ögeleri arasında yasaya uygunluk, durağan bağlar ve karşılıklı ilişkiler bulunan dizge veya bütün, strüktür. Yapılmakta olan konut, yol, köprü vb. inşaat, konstrüksiyon. Canlı bir varlığın ruh veya beden özelliklerinin tümü, bünye, strüktür. Bir hücrede, bir dokuda, karmaşık oluşumlu bir organizmada elemanların düzeni.

İçin : Amacıyla, maksadıyla. Düşüncesince, kendince, göre. Özgü, ayrılmış. Ant deyimleri yapan bir söz. Karşılığında, karşılık olarak. Oranla, göz önünde tutulursa. Uğruna, yoluna. -den dolayı, -den ötürü. Neden ve sonuç belirten bir söz. Hakkında. Süre belirten bir söz.

Diğer dillerde Becquerel ışınları anlamı nedir?

İngilizce'de Becquerel ışınları ne demek ? : becquerel rays