Zıpzıp nedir, Zıpzıp ne demek

Zıpzıp; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de isim olarak kullanılır.

  • Bilye
  • Bir yerinden lastik bir bağla asılmış, içi talaş dolu hafif bir top olan çocuk oyuncağı.

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Bilye.

Zıpzıp anlamı, tanımı

Çocuk oyuncağı : Çocukların oynayıp eğlenmesi için yapılmış oyuncak. Kolay iş. Önem verilecek değerde olmayan şey

Yerinden : Soylu.

Yerinde : İyi, yeterli. Zamanı, yeri uygun düşerek, gerektiği biçimde. Durumunda.

Lastik : Ayakkabı üzerine giyilen kauçuktan pabuç. Taşıtların jantlarına yerleştirilen, elastiki tekerlek bandajı. Kauçuktan yazı silgisi. Kauçuktan yapılmış ayakkabı. Bir tür esnek örgü. Kauçuktan yapılmış. Esnek, ince kauçuk veya kauçuklu şerit. Uzun konçlu çorabın düşmesini önlemek için üst kısmına gelecek biçimde bacağa geçirilen esnek şerit. Korse.

Bilye : Çocukların oynamak için kullandığı taş, maden, toprak, cam vb.nden yapılmış küçük yuvarlak nesne, misket, cıncık, zıpzıp. Motorlu taşıtlarda dönme veya sürtünme etkilerini azaltmak, aşınmayı ve enerji yitimini önlemek için göbeklerdeki yataklara yerleştirilen, çoğunlukla çelikten, küçük yuvarlak.

Bağla : Buğday ve arpanın içinde bulunan burçak, mercimek şeklinde siyah tanecikler. Bakla yaprağına benzeyen ve pişirilip yenilen bir bitki. Fasulye. Değirmen çarkını firenleyen ağaç. Su bendi tıkacı. Ufak göl. Akarsuların seviyesini yükseltmek, suları toplamak veya başka yöne çevirmek için yapılan bent. Duvarların arasına yatay olarak konulan ağaç. Çoban köpeklerinin boynuna takılan, üzerinde sivri dişler bulunan demir halka. (Adalıkuzu, Hacılar Güdül Ankara) (bakla) : (Akbaş Güdül Ankara).

 

Çocuk : Küçük yaştaki erkek ya da kız. Genç erkek. Soy bakımından oğul veya kız, evlat. Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi. Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse. Büyüklere yakışmayacak, daha çok küçüklerin yapabileceği gibi davranan kimse. Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak.

Talaş : Testere ile biçilen veya rende, matkap, törpü ve benzerleri araçlarla işlenen bir şeyden dökülen kırıntılar. 1.Mısır koçanlarının dış kabukları. 2.Durgun suların üstünde toplanan yosunlu katman. 3.Kamış. Şişman kişi : Talaş adam kendini çekemiyor. Üzüntü, kuruntu. Kabağın çekirdekli iç bölümü. Telaş, endişe. Gösteri alanını gösteri sırasında çabucak temizlemekte kullanılan talaş.

Hafif : Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı. Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa. Sıkıntısız, ferah, rahat olarak. Gücü az olan, belli belirsiz. Güç ya da yorucu olmayan, kolay. Etkisi az olan, sert karşıtı. Önemli olmayan. Miktarı az, sindirimi kolay (yiyecek). Çok dik olmayan (sırt, yokuş). Kalınlığı veya yoğunluğu az olan.

Tala : 1.Tarla. 2.Ormanların ortasındaki boş, ağaçsız yerler. 3.Dağ sırtlarındaki basamaklar. Ufak dalgacıklar. Bulut parçaları. Kırkılmış koyun, keçi. Dalgıç. Kumar oynayanlardan alınan kağıt yıpranma parası. Tarla.

 

Olan : Oğlan. Oğlan, erkek çocuk. Vakia, olan. Oğul, evlat.

Yeri : Yürü. Utanmaz: Yêriliğin cezasını çekti.

Last : Biçilmiş otlardan yapılmış ot dizisi.

Asıl : Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı. Gerçek, esas. Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamış olan. Bir şeyin temelini oluşturan, ana. Bir görevde sürekli bulunan, yedek karşıtı. Kök, köken, kaynak. Gerçeklik. Soy, nesep. (a'sıl) Gerçekten, gerçek olarak.

Dolu : Havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, türlü irilikte, yuvarlak veya düzensiz biçimli buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü. Çok olan (iş, uğraş, olay vb.). İçi boş olmayan, dolmuş, meşbu, pür, boş karşıtı. İçki doldurulmuş bardak. Boş yeri olmayan, her yeri tutulmuş olan. Boş vakti olmayan, meşgul. İçinde atılacak mermisi bulunan (top, tüfek vb. ateşli silahlar). Tornacılıkta delik açılmamış (gereç). Bir yerde sayıca çok. Bir duygunun güçlü etkisinde olan.

Hafi : Gizli, saklı.

Oyun : Yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence. Kumar. Güreşte rakibini yenmek için yapılmış olan türlü biçimlerde şaşırtıcı hareket. Müzik eşliğinde yapılmış olan hareketlerin bütünü. Seslendirilmek veya sahnede oynanmak için hazırlanmış eser, temsil, piyes. Hile, düzen, desise, entrika. Tiyatro veya sinemada sanatçının rolünü yorumlama biçimi. Şaşkınlık uyandırıcı hüner. Bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma. Teniste, tavlada taraflardan birinin belirli sayı kazanmasıyla elde edilen sonuç.

Çocu : Çocuğu.

Top : Birçok spor oyununda kullanılan, türlü büyüklükte, genellikle kauçuktan yapılmış yuvarlak nesne. Gülle veya şarapnel atan büyük, ateşli silah. Bazı aletlerde bulunan toparlağımsı parça. Tamamen, bütünüyle. Homoseksüel erkek. Kumaş, kâğıt vb. şeylerin düzenli bir yığın durumuna getirilmiş bağı. Kumaş, kâğıt gibi şeylerin belli miktardaki bağı. Yuvarlak biçimde olan, toparlak.

Bir : Sayıların ilki. Tek. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Eş, aynı, bir boyda. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Bir kez. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Beraber. Aynı, benzer. Bu sayı kadar olan. Ancak, yalnız. Sadece.

Diğer dillerde Zıplayarak atış anlamı nedir?

İngilizce'de Zıplayarak atış ne demek ? : jump shot