Boncuk nedir, Boncuk ne demek

  • Cam, taş, sedef, tahta, plastik vb. maddelerden yapılan, ortası delik, çoğu yuvarlak ve renkli süs tanesi

Yerel Türkçe anlamı:

Buğdayların içinde biten, ufak taneli, parlak, sert tohumlar.

Kuyuların ağzına konulan ortası delik, yuvarlak taş.

Boncuk isminin anlamı, Boncuk ne demek:

Kız ismi olarak; Cam, taş, sedef, tahta gibi şeylerden yapılmış olan yuvarlak ve renkli süs tanesi.

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Adıyaman şehrinde, Besni ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi. Şanlıurfa ilinde, Çamlıdere nahiyesine bağlı bir bölge.

Boncuk hakkında bilgiler

Boncuk, cam, taş, sedef, inci, fildişi, boynuz, kemik, tahta, metal, plastik gibi maddelerden yapılan, genel olarak ip ya da tel geçmesi için ortası delik, çoğu yuvarlak ve renkli süs tanesi. Boncuk işinde kullanıldığı gibi, gerdanlık, bilezik, nazar boncuğu (mavi boncuk), tespih yapımında da kullanılır. Yazma kenarına boncuk oyası olarak işlenir.

100.000 yaşına tarihlenen Nassarius cinsinden deniz salyangozu kabuğunun en eski kuyumculuk örneği olduğu belirtiliyor.

Türk dillerinde ortak kullanılır ve boncuk tanesi ya da gerdanlık anlamına da gelebilir: Azerice muncuq (eski yazı: мунҹуг), Türkmence monjuk (okunuşu: mōncuḳ), Özbekçe munçåḳ, Uygurca monçaḳ, Kırım Tatarcası monçaq, moşaq, Kırgızca мончок monçok, Kazakça моншақ monşaḳ, Nogayca моншак monşaḳ, Şorca мунчуқ munçuḳ. Türk dillerinden Rusçaya бунчук bunçuk biçiminde geçmiştir.

 

Kolombiya'daki Emberá-Katío Kızılderilileri 10 familyadan 34 kadar bitki türünün tohumunu kullanır.

Boncuk ile ilgili Cümleler

  • Boncuk mavisi gözlerin fıldır fıldır kardeşim.
  • O onu incik boncukla cezbetti.
  • Herkese mavi boncuk dağıtıyor.
  • Kaşı terden dolayı boncuk boncuk olmuştu.
  • Birbirinize ne diyorsunuz boncuk gözlü kültürlü sevgilim mi?

Boncuk tanımı, anlamı:

Sedef : Midye, istiridye vb. deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan sedefçilikte kullanılan, pırıltılı, beyaz, sert bir madde. Sedef hastalığı. Bu maddeden yapılmış veya bu madde ile süslenmiş.

Tahta : Kara tahta. Sebze bahçelerinde ayrılan küçük yer. Çeşitli işlerde kullanılmak üzere düz, enlice, uzun ve az kalın biçimde işlenmiş ağaç parçası. Bu malzemeden oluşmuş yüzey, döşeme, ağaç. Bu ağaçtan yapılmış. Çimlenen tohumlar için bahçede hazırlanan uzun tarh.

Plastik : Bu maddeden yapılan. Isı ve basınç etkisiyle biçim verilen, organik veya sentetik olarak yapılmış olan madde.

Madde : Kendi içinde bütünlüğü olan anlatım. Boşlukta yer kaplayan, bir kütlesi olan her türlü varlık, özdek. Sözlük ve ansiklopedilerde tanımlanan, anlatılan kelime, ad veya konulardan her biri. Molekül. Bir cismi oluşturan öge, öz. Duyularla algılanabilen nesne. Yasa, sözleşme, antlaşma vb. metinlerde, her biri başlı başına bir yargı getiren ve çoğu kez rakamla belirtilen bölüm. Para, mal vb. ile ilgili şey.

 

Orta : Ne büyük ne küçük, midi. Öğretimde, öğrencinin değerlendirilmesinde geçer not ile iyi arasındaki derece. Her iki yanında kendi türünden aynı nitelikte nesneler, durumlar bulunan. İyi ile kötü arasındaki durum. Ne uzun ne kısa, midi. Orantı. İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat. Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm. Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen. Yeniçeri Ocağında tabur. Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer. Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre. Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer. Defterde, bir araya getirilmiş belli sayıda yaprakların oluşturduğu bölümlerden her biri. Çankırı iline bağlı ilçelerden biri. Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş.

Delik : Cezaevi. Dar, küçük çukur. Dar, küçük açıklık. Küçük hayvan yuvası. Delinmiş olan.

Yuvarlak : Homoseksüel erkek. Top veya küre biçiminde toparlak şey. Top veya küre biçiminde olan, müdevver. Kesin ve açık olmayan (söz, laf vb.).

Renkli : Kendine özgü, ilginç, çarpıcı nitelikleri olan (kimse). Doğadaki renkleri olduğu gibi görüntüye aktarmayı gözeten film. Neşeli, canlı, ilgi çekici. Beyaz dışında başka rengi veya renkleri olan.

Tane : Herhangi bir sayıda olan şey, adet. Çekirdekli küçük meyve. Bazı bitkilerin tohumu.

Boncuk gibi : Çok küçük.

Boncuk boncuk : Yuvarlak. Boncuk gibi yuvarlak taneler durumunda.

Boncuk fasulye : Bir tür iri taneli fasulye.

Boncuk mavisi : Yeşile çalan bir mavi. Bu renkte olan.

Boncuk tutkalı : Boncuk biçiminde glüten tutkalı.

Cıncık boncuk : Yalancı taşlardan yapılmış küpe, kolye vb. şeyler.

İncik boncuk : Değersiz ufak tefek süs eşyası.

Mavi boncuk : Nazar değmesin veya göze gelinmesin inancıyla takılan mavi renkli boncuk.

Göz boncuğu : Nazar boncuğu.

Katır boncuğu : Bu boncuklarla birlikte dizilen küçük deniz kabukları. Çoğu binek hayvanlarının boynuna süs olarak takılan, mavi camdan iri boncuk.

Nazar boncuğu : Nazar değmesin diye takılan mavi boncuk veya bunun yerini tutan başka şey, göz boncuğu. Eşi benzeri olmayan, tek.

Sayı boncuğu : Basit sayma ve hesap işleri yapmakta kullanılan, her teline onar boncuk geçirilmiş hesap aracı, çörkü, abaküs.

Uğur boncuğu : Nazar boncuğu.

Boncukçu : Boncuk yapan veya satan kimse.

Boncukçuluk : Boncukçunun yaptığı iş.

Boncuklanış : Boncuklanma işi.

Boncuklanma : Boncuklanmak işi.

Boncuklanmak : Boncuk biçiminde taneler oluşmak.

Boncuklaşma : Boncuklaşmak işi.

Boncuklaşmak : Boncuk biçimini almak.

Boncuklu : Boncuğu olan, boncukla süslenmiş.

Boncukluk : Boncuk olmaya elverişli olan.

Boncuksuz : Boncuğu olmayan.

Bokunda boncuk bulmak : Birine hak etmediği hâlde çok değer vermek.

Delikli boncuk yerde kalmaz : "az çok işe yarayan her şeyin isteklisi bulunur" anlamında kullanılan bir söz.

Mavi boncuk dağıtmak : Herkese şirin görünmeye çalışmak. birçok kişiye birden sevgi göstermek.

Fildişi : Fil dişinin kırık beyaz rengi. Bu renkte olan.

Boynuz : Kurşun borudan kol alma işleminde kullanılan demirden yapılmış alet. Bu organdan yapılmış. Bazı hayvanların başında bulunan, tırnaksı bir maddeden, uzun, kıvrık veya çatallı korunma organı.

Kemik : İnsanın ve omurgalı hayvanların çatısını oluşturan türlü biçimdeki sert organların genel adı. Bu sert organdan yapılmış.

Metal : Bu maddeden yapılmış. Dizgi makinelerinde satırları oluşturmak için eritilen antimon ve kurşun alaşımı. Çok yüksek elektrik ve ısı iletkenliği, kendine özgü parlaklığı olan, oksijenli birleşimiyle çoğunlukla bazik oksitler veren madde.

Genel : Bir şeye veya bir kimseye özgü olmayıp onun bütün benzerlerini içine alan, umumi. Yetkisi ve sorumluluğu çok olan. Bir genelleme sonucunda elde edilen. Herkesin yararlanabileceği (yer, nesne). Ayrıntıları göz önüne alınmayarak bütünü bakımından ele alınan.

Geçme : Birbirinin içine geçirilerek tutturulan iki şeyden birinde bulunan çıkıntılı parça. Çakılmış, yapıştırılmış veya lehimlenmiş olmayıp gereğinde sökülebilecek biçimde parçaları birbirine takılıp kenetlenmiş olan. Geçmek işi, mürur.

Gerdanlık : Çoğu değerli taş ve madenlerden veya altın paradan yapılmış, boyna takılan takı.

Boncuk açmak : Mahya kurarken iki kandilli iplerin arasına boş bir ip koymak.

Boncuk gözlü :

Boncuk gözlülük :

Boncuk haralı : Büyük çuval.

Boncuk otu : Peygamber çiçeği.

Boncuk oyunu : Para, düğme, boncuk gibi şeylerle oynanan bir çocuk oyunu.

Boncuk öğesi : Çevrenin etrafına boncukla işlenen oya.

Boncuk tutkal : İnce boncuk biçiminde satışa çıkarılan glüten tutkalı.

Boncuk tüy : İnce tüylü tiftik keçisi.

Boncukçukur : Giresun şehrinde, Güce ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yer.

Diğer dillerde Boncuk anlamı nedir?

İngilizce'de Boncuk ne demek? : [Nazar (amulet)] n. bead, small object with a hole in the center

Fransızca'da Boncuk : perle [la]

Almanca'da Boncuk : Perle

Rusça'da Boncuk : n. бисеринка (F)