Kuvvet nedir, Kuvvet ne demek

Kuvvet; kökeni arapça dilinden gelmektedir.

  • Fiziksel güç, takat.
  • Güç.
  • Bir ülkenin silahlı gücü.
  • Dayanıklı olma durumu
  • Yetke, erk, nüfuz.
  • Bir niceliğin kendisi ile çarpılarak yükseltildiği derecelerden her biri: 2x2x2=23 denkleminde, 3 sayısı 2'nin kuvvetini gösterir.
  • Şiddet, zor, cebir.
  • Durgunluğu harekete veya hareketi durgun bir duruma çeviren etken, direnci kıran veya direnç doğuran özellik.

"Kuvvet" ile ilgili cümle

  • "Bu kadar cesur bir hamleye yetecek kuvvetim yok." - Y. Z. Ortaç
  • "Hâlbuki devlet kuvvetlerinin yerini hangi şahsi kuvvet tutabilirdi?" - F. R. Atay
  • "Kuvvet kullanmak."

Yerel Türkçe anlamı:

Ortaklaşa yapılmış olan çifçilikte tarla sahibinin çiftçiye verdiği borç para : Ahmet ağasından 200 lira kuvvet almış.

Bir fizik terimi olarak tanımı:

Bir cismin durgunluk ya da devinim durumunu değiştirebilen yönleçsel nitelikli etki. anlamdaş gürelik.

Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:

Bir cismin durma ya da devinim durumunu değiştiren dış etken. (SI birimi newton'dur).

İngilizce'de Kuvvet ne demek? Kuvvet ingilizcesi nedir?:

force

Fransızca'da Kuvvet ne demek?:

force

Kuvvet hakkında bilgiler

Kuvvet, Fizik'te kütleli bir cisme hareket kazandıran etkidir. Hem yönü hem de büyüklüğü olan kuvvet vektörel bir niceliktir. Newton'un ikinci yasasına göre sabit kütleli bir cisim, üzerine uygulanan net kuvvetle doğru cismin kütlesi ile ters orantılı bir şekilde hızlanır. Bir cisme uygulanan net kuvvet cismin kazandığı momentumun zamana bağlı değişimine eşittir.

 

Üç boyutlu nesnelere uygulanan kuvvet de nesnenin dönmesine, şeklinin bozulmasına, basınçta değişime ve bazı durumlarda hacmin değişimine sebep olabilir. Bir eksen etrafında dönme hızında değişime sebep olan kuvvet eğilimine tork denir. Deformasyon(şekil değişikliği) ve basınç bir nesne dahilindeki zorlama kuvvetlerinin sonucudur.

Eski zamanlardan beri bilim insanları kuvvet kavramını durağan ve hareket eden nesnelerin araştırmalarında kullanır. M.Ö. üçüncü yüzyıl filozofu Arşimet basit makineler üzerindeki çalışmalarıyla ilerleme kaydettiyse de Aristo tarafından yapılmış olan kuvvet tanımının beraberinde getirdiği temel yanlış anlamalar yüzyıllar boyunca sürdü. On yedinci yüzyılla birlikte Sir Isaac Newton'un matematiksel içgörü ile yaptığı düzeltmeler yaklaşık üç yüz yıl boyunca değişmeden kaldı. Yirminci yüzyılın başlarında Einstein, genel görelilik teorisinde uzay-zaman sürekliliği kavramıyla Newton'un kütle çekim modelinin hatasını başarılı bir şekilde öngördü.

Kuvvet vektörel bir büyüklüktür. Dolayısıyla vektörlerle ilgili bütün özellikler kuvvetler içinde geçerlidir. Kuvvet "F" harfi ile gösterilir ve "dinamometre" denilen yaylı kantarla ölçülür.

Kuvvet ile ilgili Cümleler

  • Özel kuvvetlerde nefret ettiğin ilk şey kendinsin.
  • Kuvvetli yağış dışarı çıkmama izin vermedi.
  • Kuvvetli bir rüzgar vardı.
  • Askeri kuvvetler resmi geçit yaptı.
  • Ali özel kuvvetlerin iyi eğitimli bir üyesidir.
  • Kuvvetlerin ayrılığı teorisi onun "Kanunların Ruhu" adlı kitabında Montesquieu'ya atfedilmiştir.
  • O, hava kuvvetlerine katılmak istedi.
  • Kuvvetli bir rüzgar esiyor ve ben hızlı gidemiyorum.
  • Burak özel kuvvetlerdeydi ve onlar orada onlara psikolojik savaş öğretiyorlar.
  • Ben kuvvetle sana katılıyorum.
  • Özel kuvvetlerde beş yıldan sonra işten ayrıldım.
  • Kuvvetli yağış dışarı çıkmama engel oldu.
 

Kuvvet kısaca anlamı, tanımı:

Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Duruş biçimi, konum, tavır. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl.

Hareket : Bir parçanın yavaşlık, çabukluk derecesi. Demir yollarında katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri. Deprem. Davranış, tutum. Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim, aksiyon. Yola çıkma. Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içerisinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi. Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma. Belirli bir amaca varmak için birbiri ardınca yapılmış olan ilerlemeler, akım. Devinim.

Kuvve : Yeti. Düşünce, niyet. Bir devletin silahlı kuvvetlerinin durumu veya gücü.

Gösteri : Genellikle şarkı, dans vb. eğlence türlerin yer aldığı eğlence, şov. Bir istek veya karşı görüşün, halkın ilgisini çekecek biçimde topluca ve açıkça yapılması, nümayiş. İlgi, dikkat çekmek için bir topluluk önünde gösterilen beceri veya oyun. Sinema veya tiyatroda film, oyun gösterme işi. Birinin, bir topluluğun kendi duygusunu gösteren sözü veya davranışı, tezahürat. Bir şeyi tanıtmak amacıyla yapılmış olan sunum, demonstrasyon, demo.

Kuvvet almak : Herhangi bir yardımla gücü artmak, kuvvetlenmek.

Kuvvet bulamamak : Cesaret edememek.

Kuvvet vermek : Bir konuya çok önem vermek.

Kuvvetten düşmek : Gücü azalmak.

Kuvvetini toplamak : Gücünü artırmak, kuvvetlenmek.

Kuvvet çifti : Birbirine paralel ters yönde ve eşit ağırlıkta iki kuvvetin oluşturduğu kuvvet takımı.

Kuvvet komutanları : Kara, deniz, jandarma ve hava kuvvetleri komutanlarına toplu olarak verilen ad.

Kuvvet macunu : İçindeki maddeler dolayısıyla cinsel gücü artıran karışım.

Kuvvetölçer : Kuvvetleri ölçmeye yarayan cihaz, dinamometre.

Acı kuvvet : Sert, etkili, zorlu kuvvet.

Çeneye kuvvet : Konuşma gücüyle, durmadan konuşup söyleyerek.

Gramkuvvet : Bir gram kütleye 45° enlemindeki deniz yüzeyinde yerin uyguladığı kuvvet, gramağırlık.

Kaba kuvvet : Bir amaca ulaşmak için zorbalık yaparak veya güç kullanarak tutulan yol.

Kara kuvvet : Din bağnazlığının oluşturduğu gerici ve tehlikeli güç.

Kilogramkuvvet : Kilogramağırlık.

Merkezkaç kuvvet : Bir merkez çevresinde dönen bir cismi merkezden uzaklaştıran kuvvet.

Teşrii kuvvet : Yasama gücü.

Zırhlı kuvvet : Zırhlı birlik.

Zinde kuvvet : Taze kuvvet. Güçlü, donanımlı, yıpranmamış, etkili kişi veya kurum.

Adezyon kuvveti : Yan yana duran veya sürtünen iki cismin molekülleri arasındaki çekiş kuvveti.

İcra kuvveti : Yürütme gücü.

Kolluk kuvveti : Güvenlik güçlerinin oluşturduğu birlik.

Teşri kuvveti : Yasama gücü.

Yasama kuvveti : Yasama gücü.

Var kuvvetiyle : Var gücüyle.

Bindirilmiş kuvvetler : Motorlu taşıtlara bindirilmiş asker birlikleri.

Deniz kuvvetleri : Bir ülkeyi denizden gelecek saldırılara karşı korumak için oluşturulan askerî kuruluşlar.

Hava kuvvetleri : Ülkenin havadan savunulmasını sağlamak için uçak, helikopter, balon vb. araçlardan ve bunlarla ilgili yer hizmetlerinden, kuruluşlarından oluşturulan teşkilat.

İhtiyat kuvvetleri : Savaş sırasında harekâtın gelişmesine etkide bulunmak için her an savaşa girebilecek biçimde hazır bulundurulan birlikler.

Kara kuvvetleri : Silahlı kuvvetler içinde yer alan kara ordularının tümü. Bir ülkeyi karadan gelecek saldırı ve tehlikeye karşı korumak amacı ile kurulan askerî teşkilat.

Kuvvetlendirici : Gücü artıran, güçlendirici şey. Fotoğrafçılıkta negatiflerin güçlendirilmesini sağlayan banyo.

Kuvvetlendirmek : Güçlenmesini sağlamak, gücünü artırmak.

Kuvvetleniş : Kuvvetlenme işi.

Kuvvetlenme : Kuvvetlenmek işi.

Kuvvetlenmek : Güç kazanmak, direnci veya gücü artmak.

Kuvvetli : Saygın, nüfuzlu. Çok etkileyici. Görevini iyi yapan, keskin. Sağlam, dayanıklı olan. Gücü çok olan, zorlu, şiddetli. Üstün, donanımlı. Etkili.

Kuvvetli rüzgar : Rüzgâr çizelgesinde hızı 22-27 deniz mili olan ve kuvveti 6 ile gösterilen rüzgâr.

Kuvvetlice : (kuvvetli'ce) Güçlü bir biçimde. Oldukça güçlü, kuvvetli.

Kuvvetsiz : Etkisiz. Gücü, kuvveti olmayan, güçsüz.

Kuvvetsizlik : Kuvvetsiz olma durumu, güçsüzlük.

Birlikten kuvvet doğar : "toplu veya beraber davranmak daha büyük güç sağlar" anlamında kullanılan bir söz.

Çenesi kuvvetli : Çenebaz.

Güçlü kuvvetli : Sağlığı, gücü, kuvveti yerinde olan. Maddi ve manevi bakımlardan gücü, destekçisi olan, torpili olan.

Koluna kuvvet : İş yapan bir kimseye, isteklendirmek, coşturmak için söylenen bir söz.

Maneviyatı kuvvetli tutmak : Karşılaşılan zorluklara dayanabilmek için güçlü olabilmek.

Nefesi kuvvetli : Okuduğu dualar etkili olan (kimse).

Sinirleri kuvvetli : Kolayca, çabuk heyecanlanmayan veya sinirlenmeyen.

Tabana kuvvet : Bir yere yayan gitmekten başka çare olmadığını anlatan bir söz.

Tabana kuvvet kaçmak : Çok hızlı, koşarak kaçmak.

Fiziksel : Fizikle ilgili olan. Genel olarak doğaya, maddeye, nesnelere ilişkin olan, fiziki.

Takat : Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hâl, derman, kuvvet.

Şiddet : Hız. Bir hareketten doğan güç. Duygu veya davranışta aşırılık. Kaba güç. Karşıt görüşte olanlara kaba kuvvet kullanma. Bir hareketin, bir gücün derecesi, yeğinlik, sertlik.

Cebir : Artı ve eksi gerçek sayılarla, bunların yerini tutan harfler yardımıyla nicelikler arasında genel bağlantılar kuran matematik kolu. Zor, zorlayış.

Yetke : Otorite. Yeterliğine herkesi inandırarak bir kimsenin kendisine sağladığı itaat ve güven, otorite, sulta, velayet.

Nüfuz : İçine geçme. Söz geçirme, güçlü olma, erk.

Dayanıklı : Dayanabilen, sağlam, güçlü, mukavim, zorlu, stabil. Metanetli, metin, mütehammil.

Fizik : Kişinin dış görünüşü. Maddenin kimyasal yapısındaki değişiklikler dışında genel veya geçici yasalara bağlı, deneysel olarak araştırılabilen, ölçülebilen, matematiksel olarak tanımlanabilen madde ve enerji olgularıyla uğraşan bilim dalı. İnsanın doğal yapısı.

Güç : Siyasi, ekonomik, askerî vb. bakımlardan etki ve önemi büyük olan devlet, devletler topluluğu. Fizik, düşünce ve ahlak yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet, efor. Bir cihazın, bir mekanizmanın iş yapabilme niteliği. Büyük etkinliği ve önemi olan nitelik. Zorlukla. Bir akarsuyun aşındırma ve taşıma yeteneği. Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül, kolay karşıtı. Yeterliliğini ve güvenilirliğini kanıtlamış kimse. Sınırsız, mutlak nitelik. Birim zamanda yapılmış olan iş. Bir ulus, bir ordu vb.nin ekonomik, endüstriyel ve askerî potansiyeli. Bir olaya yol açan her türlü hareket, kuvvet, takat. Bir toprağın verimlilik yeteneği.

Zor : Baskı. Sıkıntı, güçlük, rahatsızlık. "Yapamazsın" anlamında kullanılan bir söz. Sıkıntı veya güçlükle yapılan, kolay karşıtı. Güçlükle. Yüküm, mecburiyet.

Erk : Bir bireyin, bir toplumun, başka birey, küme veya toplumları egemenliği, baskısı ve denetimi altına alma, hürriyetlerine karışma ve onları belli biçimlerde davranmaya zorlama yetkisi veya yeteneği. Sözü geçerlik, istediğini yaptırabilme gücü, nüfuz. Bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar.

Olma : Olmak işi.

Bir : Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Beraber. Tek. Sadece. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek. Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Ancak, yalnız. Sayıların ilki. Bir kez. Aynı, benzer. Bu sayı kadar olan. Eş, aynı, bir boyda.

Silahlı : Silahı olan.

Gücü : Bez tezgâhında ipliği ayarlayan tezgâh tarağı.

Kuvvet alanı erkili : Ağınım alanı içinde bulunan birim kütlenin erkil erkesinin değeri.

Kuvvet alıştırmaları : Kas gruplarını güçlendiren ve daha çok ağırlığa ve eşin direncine karşı yapılan alıştırmalar.

Kuvvet çizgileri : (fizik)

Kuvvet çizgisi : Bir elektriksel, mıknatıssal ya da ağınımsal alan yönlecine, her noktasında teğet olan ve alanın uzaydaki gidişini gösteren çizgi.

Kuvvet dutmak : Kuvvet peyda etmek, kuvvetlenmek

Kuvvet iletimi : (fizik)

Kuvvet küme aksiyomu :

Kuvvet kümesi :

Kuvvet merkezi : (matematik)

Kuvvet olmak : Kolay gelmek: Kuvvet ola.

Diğer dillerde Kuvvet anlamı nedir?

İngilizce'de Kuvvet ne demek? : n. power, force, strength, energy, vigor, vigour [Brit.], potency, might, beef, command, dint, lustiness, main, pith, punch, robustness, sinew, stamina, vinegar, vis, zing, thews, exponent

Fransızca'da Kuvvet : force [la], puissance [la], vigueur [la], énergie [la], pouvoir [le]

Almanca'da Kuvvet : n. Force, Kraft, Macht, Stärke, Vermögen

Rusça'da Kuvvet : n. сила (F), мощность (F), крепость (F), балл (M)